Pazar günü yine kara haberle uyandık. Hakkâri’de 8 şehit, onca yaralı... Yine kahrolacak onlarca ev, hane, anne-baba, eş, kardeş, dost. Buna benzer köşe yazılarına dudak büken ve “şehit edebiyatı yapmış” diye terbiyesizleşen tipler var ortalıkta maalesef. Onlar için, bir café’de her zamanki gibi gerçeği ıskalayacak ilginç patavatsızlıklarını kurgulamak her şeyden daha önemli. Ülkesini, vatanını sevmek, korumak ya da uğruna ölmek, bu zavallılar için “demode”, “statükocu” fikirler! Onların bu ukalalıklarını huzur içinde orta yere bırakabilmeleri için ölenler ise, gözlerinde olsa olsa birer talihsiz enayi oluyor herhalde (!) Bizler için ise, Ortaçağ’dan kalma ırk, mezhep, aidiyet saçmalıkları yüzünden yaratılan bu kavgada verdiğimiz şehitler yüreğimizin dinmez acısı. Şimdi ömür boyu kendine gelemeyecek bu şehit aileleriyle “empati” kurmamak mümkün mü? Şu anda yakarışlar ve dualar arasında yaşama isyan eden o yurttaşların acısını yüreğinde hissetmeyen, ya beyinsizdir ya hissiz bir yılandır. Allah kaybettiğimiz tüm askerlerimiz ve vatandaşlarımıza rahmet eylesin, ailelerine sabır versin.
Gelelim madalyonun diğer yüzüne: En değerli subayları, erleri alçakça şehit edilen bu Ordu, neler yaşıyor? Bir futbol takımı yöneticileri, kendi teknik heyetini ve 8 futbolcusunu ortada belli-belirsiz, kanıtlanamayan iddialarla hapse attırırsa, o yıl ligde başarılı olabilir mi? İşte teröre karşı TSK’nin durumu aynen budur. Hükümet, kendi ordusunun kolunu kanadını kırmış, moralini toptan sıfırlamıştır. Son beş yılda sıfırdan üretilen senaryolarla çökertilmiş TSK’nın, artık komutanlarının neredeyse yarısı hapiste, diğer yarısı “potansiyel davalı” iken, terörle nasıl mücadele edebileceğini bana anlatır mısınız?
Son YAŞ kararlarıyla da, çivi sonuna kadar tabuta gömülürcesine, yeniden 40’ı tutuklu 56 general ve amiral emekliye sevk edildi; ömrünü Türkiye’ye adamış komutanlar, artık birer “sivil” olarak, 1 Eylül’de Hasdal’dan Silivri’ye yollanacaklarmış... Akıl var, mantık var. Bu ortamda disiplin, kurmay subaylık, taktik kalabilir mi? TSK Silivri’de resmen rehin kalmışken terör alıp başını yürüdü. Özellikle son 2-3 yılda, “açılım”, bir “Zihni Sinir Procesi” olarak öne sürüldükten sonra, şehit sayısı akıl almaz bir şekilde patlama yaptı. Etrafta atıp tutanlar, biraz gerçeklere baksın: Terör 9-10 sene kadar önce nasıl durma noktasına gelmişti ve ardından bu hükümet döneminde nasıl sistamatik olarak artmaya başladı? Şimdi bu lafı duyunca, hemen “vay efendim, sen Güneydoğu sorununu Ordu’ya mı havale ettin? Demek yaşanan süreçten hiç bir şey anlamamışsın” diye ortaya çıkan aynı entel-dantel gruplar olacak. Pardonnn? Ne zannettiniz? “Kürt sorununu çözmek” tek yanlı olarak ırkçı terör katliamlarını izlemekten ibaret mi olacaktı? Masa başı çözüm arayışlarına geçtiyseniz, o zaman bu kahpe katliamlar ne oluyor? Ben bu süreçte neden hala sürekli şehit verdiğimizi analiz etme hakkımı kullanıyorum: Teorik siyasi çözüm salataları bol karışık soslara bandırıldıkça, nasıl oluyor da bu hain saldırılar azalacağına, artıyor ve maalesef nasıl kara hedeflerine ulaşıyor?
Bir acı tespittir bu. Bir Ordu, hele TSK gibi köklü bir geçmişe ve bir ulusal kahramana dayalı bir kurumsa, bir bütündür. Dallarına, gövdesine aldığı saldırılar, tamamını etkiler. Üst üste açılan ve kamuoyu vicdanında hiçbir inandırıcılığa ulaşamayan davalarla, TSK’nın bağışıklık sistemi iflas ettirilmiştir. Bugün teröristbaşına ev hapsi ve hatta özgürlük dileyenler ortada cirit atarken, vatan için gövdesini siper eden kahraman askerler, terörist yerine konmuştur. Bu mücadelenin artık askerin gözünde pek inandırıcılığı kalmamıştır. Böyle bir ortamda Ordu’nun geleceğe, hatta önündeki riskli saatlere güvenle bakması mümkün değildir. Ayrıca bu toplum, siyasilerinin 60 yıldır işledikleri tüm suçları unutup, işin kolayına kaçıp, her basiretsizliğini TSK’ya yüklemeyi tercih etmiştir. Uzun lafın kısası, maddi-manevi olarak anlaşılmaz gerekçelerle çökertilmiş, günah keçisi ilan edilmiş Ordu, terörle ancak bu kadar mücadele eder! İşin daha da traji-komiği, TSK’ya "senin konuşma hakkın da yok" dendiği için, hakkındaki iddialara yanıt dahi verememiştir: Sonuç olarak, Ordu, ülkeyle beraber teröre yem edilmiştir: Bu yaşananların üstüne, Türkiye içeride şehitlerini sayarken, bir de bu yarı bitkisel hayat ortamında, hala ABD emriyle Suriye’ye girmeye çalışıyor! Allah siyasilerimize akıl fikir, milletimize de sabır ve tevekkül versin!
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Gelelim madalyonun diğer yüzüne: En değerli subayları, erleri alçakça şehit edilen bu Ordu, neler yaşıyor? Bir futbol takımı yöneticileri, kendi teknik heyetini ve 8 futbolcusunu ortada belli-belirsiz, kanıtlanamayan iddialarla hapse attırırsa, o yıl ligde başarılı olabilir mi? İşte teröre karşı TSK’nin durumu aynen budur. Hükümet, kendi ordusunun kolunu kanadını kırmış, moralini toptan sıfırlamıştır. Son beş yılda sıfırdan üretilen senaryolarla çökertilmiş TSK’nın, artık komutanlarının neredeyse yarısı hapiste, diğer yarısı “potansiyel davalı” iken, terörle nasıl mücadele edebileceğini bana anlatır mısınız?
Son YAŞ kararlarıyla da, çivi sonuna kadar tabuta gömülürcesine, yeniden 40’ı tutuklu 56 general ve amiral emekliye sevk edildi; ömrünü Türkiye’ye adamış komutanlar, artık birer “sivil” olarak, 1 Eylül’de Hasdal’dan Silivri’ye yollanacaklarmış... Akıl var, mantık var. Bu ortamda disiplin, kurmay subaylık, taktik kalabilir mi? TSK Silivri’de resmen rehin kalmışken terör alıp başını yürüdü. Özellikle son 2-3 yılda, “açılım”, bir “Zihni Sinir Procesi” olarak öne sürüldükten sonra, şehit sayısı akıl almaz bir şekilde patlama yaptı. Etrafta atıp tutanlar, biraz gerçeklere baksın: Terör 9-10 sene kadar önce nasıl durma noktasına gelmişti ve ardından bu hükümet döneminde nasıl sistamatik olarak artmaya başladı? Şimdi bu lafı duyunca, hemen “vay efendim, sen Güneydoğu sorununu Ordu’ya mı havale ettin? Demek yaşanan süreçten hiç bir şey anlamamışsın” diye ortaya çıkan aynı entel-dantel gruplar olacak. Pardonnn? Ne zannettiniz? “Kürt sorununu çözmek” tek yanlı olarak ırkçı terör katliamlarını izlemekten ibaret mi olacaktı? Masa başı çözüm arayışlarına geçtiyseniz, o zaman bu kahpe katliamlar ne oluyor? Ben bu süreçte neden hala sürekli şehit verdiğimizi analiz etme hakkımı kullanıyorum: Teorik siyasi çözüm salataları bol karışık soslara bandırıldıkça, nasıl oluyor da bu hain saldırılar azalacağına, artıyor ve maalesef nasıl kara hedeflerine ulaşıyor?
Bir acı tespittir bu. Bir Ordu, hele TSK gibi köklü bir geçmişe ve bir ulusal kahramana dayalı bir kurumsa, bir bütündür. Dallarına, gövdesine aldığı saldırılar, tamamını etkiler. Üst üste açılan ve kamuoyu vicdanında hiçbir inandırıcılığa ulaşamayan davalarla, TSK’nın bağışıklık sistemi iflas ettirilmiştir. Bugün teröristbaşına ev hapsi ve hatta özgürlük dileyenler ortada cirit atarken, vatan için gövdesini siper eden kahraman askerler, terörist yerine konmuştur. Bu mücadelenin artık askerin gözünde pek inandırıcılığı kalmamıştır. Böyle bir ortamda Ordu’nun geleceğe, hatta önündeki riskli saatlere güvenle bakması mümkün değildir. Ayrıca bu toplum, siyasilerinin 60 yıldır işledikleri tüm suçları unutup, işin kolayına kaçıp, her basiretsizliğini TSK’ya yüklemeyi tercih etmiştir. Uzun lafın kısası, maddi-manevi olarak anlaşılmaz gerekçelerle çökertilmiş, günah keçisi ilan edilmiş Ordu, terörle ancak bu kadar mücadele eder! İşin daha da traji-komiği, TSK’ya "senin konuşma hakkın da yok" dendiği için, hakkındaki iddialara yanıt dahi verememiştir: Sonuç olarak, Ordu, ülkeyle beraber teröre yem edilmiştir: Bu yaşananların üstüne, Türkiye içeride şehitlerini sayarken, bir de bu yarı bitkisel hayat ortamında, hala ABD emriyle Suriye’ye girmeye çalışıyor! Allah siyasilerimize akıl fikir, milletimize de sabır ve tevekkül versin!
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.