Çok değerli basın mensupları, sevgili dostlarım,
Ne yazık ki benim bu basın toplantısına katkım çok sınırlı olacak. Asıl basın toplantısını sağlığım elverdiğinde yapacağım. Dün hastanenin önünde toplanıp bana sevgi, destek ve moral veren sanatçı dostlarım, sevgili vatandaşlarımız ve siz basın emekçisi arkadaşlarıma gönderdiğim teşekkür ve açıklamayı, elde edemeyenler için bugün yazılı olarak size sunacağız.
Bu toplantının ana hedefi, değerli Başhekimimiz ve doktorlarımızın kamuoyunu sağlığım konusunda bilgilendirmeleri ve ailemin bazı temel sorularınıza yanıt vermesi...
Şu ana kadar beni en çok mutlu eden konu, çok sevgili asistanım Tuba Kurtulmuş’un ve benim sağlığımızdaki olumlu gelişmeler. Umuyoruz ki, değerli doktorlarımızın çabalarıyla eski sağlığımıza pek yakında kavuşacağız.
Hastaneye bizzat gelerek ikimize de geçmiş olsun diyen binlerce insanın her biri çok değerli. Aynı şekilde arayarak, mesaj göndererek bu zor günlerde desteğini esirgemeyen herkese, durumumuzu merak edenlere ulaştıran siz basın çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi iletiyorum.
Gerçeği söylemek gerekirse, hastane günlerimde gazete ve televizyonla pek haşır neşir olmadım. Medyayı çok çok az izledim. Yine de gözüme takılanlar olmadı değil…
Genelinde “mağdurdan yana” tavır koyan ve teşekkür borçlu olduğum birçok önemli köşe yazısı var. Bu yazarların hepsiyle fikren bire bir örtüşmüyoruz belki. Ama aldıkları terbiye sonucu, görüş farklılıklarının, gerçeğin yanında olmayı engellemeyeceğini gösterdiler.
Asistanımla birlikte yaşadığımız bu felaket olayı sadece Kars’taki “İnsanlık Anıtı” heykelinin yıkılması konusuna bağlayıp, başımıza gelen menfur olay üstüne hiçbir araştırma yapmadan ahkam kesen yazılar da çıktı. Bunların düşüncesizlik derecesini ölçmek mümkün değil. Bu arkadaşlara hatırlatmak isterim ki, bu tarz acı veren olayların yaşandığı zamanlar, kalemi eline alanların “en farklı, en zeki” yorumları, arayıp, bulup, yazmaya çalıştıkları en uygun zamanlar değildir. Onlara gönül koymuyorum, Tanrı’nın onları her zaman böyle lanetlerden korumasını diliyorum.
Bir sanatçı olmama rağmen, 30 yıldır politik alanda her konuda ısrarla gösterdiğim ve yurdun her köşesine “çalışkanlıkla” taşıdığım laik, demokrat, özgürlükçü tavrın kararlılığı sonucu başıma gelmiş olan bu hain saldırıyı kınamak yerine, sebebini aslında çok iyi bildiğimiz şekilde akıl almaz eleştirilerle bir kez daha yaralıya saldırmayı seçen zihniyeti vicdanlarınıza havale ediyorum.
Madem ki bu ülkede 24 saat boyunca onlarca gazetede, onlarca kanalda sürekli siyasi yorumlar yapılıyor, madem sosyal medyanın da ana içeriği bu, lütfen artık karşılıklı saygı ve hoşgörüyü öğrenelim. Bunlar lafta kalmasın.
“Cinayete Teşebbüs Davası” na gelince… Bu saldırının sadece bana değil, aydınlanmaya, özgür düşünceye, sanata yapıldığını biliyorum. Bunun münferit bir olay olmadığına inanıyorum. Bu nedenle bu davayı üstlenme ve takip etmenin, İstanbul Barosu’nun seçip atayacağı, konunun en yetkin ceza avukatlarınca üstlenilmesini temenni ediyorum. Bedri Baykam ve Tuba Kurtulmuş’a yapılan bu hain saldırı toplumun tüm demokratik sistemlerini ilgilendiren temel bir davadır. Bu konuya böyle yaklaşılmalıdır.
Şayet böyle bir saldırıya uğramış olmasaydık ben ve asistanım Tuba Kurtulmuş, cumartesi günü dostlarımızla birlikte Kars’a gidiyor olacaktık. Kendilerine başarılar diliyorum, aklımız, desteğimiz ve sevgimiz onlarla…
Hepinize zamanınız için teşekkür ederim ve saygılarımı sunarım.
BEDRİ BAYKAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.