Biliyoruz ki, bazen bir tek yazı veya telekonferans veya bir tek kitap çok şey değiştirebilir, hatta bir ülkenin geleceğini bile...
Martin Luther King, “Bir rüyam var” başlıklı konuşmasıyla bunu gerçekleştiren, ırkçılığın önüne set çeken büyük bir insandı. “Bir rüyam var. Gün gelecek, eski kölelerin evlâtlarıyla eski köle sahiplerinin evlâtları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar.
Bir rüyam var. Gün gelecek, Alabama Eyaleti, valisinin ağzından hep müdahale etme ve izin vermeme yönünde sözler dökülen o eyalet, küçük siyah oğlanlarla küçük siyah kızların, küçük beyaz oğlanlar ve küçük beyaz kızlarla el ele tutuşup kardeşçe birlikte yürüdüğü bir yere dönüşecek”
Gerisini hatırlarsınız... Şimdi lütfen bir başka rüyayı dinleyin:
BENİM DE BİR RÜYAM VAR!
Bu ülkenin genç, her yaştan genç ve yaratıcı sanatçılarının artık atölye kuracak paraları olmadığı için evlerinin mutfaklarında veya tavan arasında resim yapmak durumunda kalmadıkları, birbirleriyle diyalog içinde Türkiye’nin birçok yerindeki binalarda beraber hem sanat üretip hem entellektüel diyaloglara girecekleri, diğer sanat dallarından sanatçılar ile beraber gece geç saatlere kadar en yaratıcı fikirleri yaşama geçirecekleri büyük binalar ve sanatçıların cıvıl cıvıl çalıştığı ortamlar düşlüyorum.
Peki nasıl yaşama geçireceğiz? Bu ülkede on binlerce hayırsever yurttaş, on binlerce gayrimenkulü, binayı, daireyi çeşitli hayır veya eğitim kurumlarına, derneklere ve vakıflara hibe ediyorlar. Birçok vakıf ve dernek, kaç binaya sahip olduklarını bile artık bilemez durumdalar. Bu tabii ki çok güzel bir veri; halkımızın ne kadar iyi kalpli olduğunu ve daha güzel bir Türkiye için düşünebildiklerini gösteriyor bize.
Atatürk’ün kaybından ve 1950’lerden itibaren sürekli yok sayılan, hiçbir destek verilmeyen, yeni müzesi açılmayan, geleceğe büyük bir karamsarlıkla bakmaya mahkûm edilen, eğitimci olarak bile iş bulamaz hale düşürülen sanatçılarımızın artık kaderinin değişmesi lazım. Bu da belki bu satırları okuyan sizin ellerinizde… Başkanlığını yürüttüğüm Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği UPSD olarak başta 17 kent olmak üzere (İstanbul-Ankara-İzmir-Adana-Antalya-Eskişehir-Edirne-Samsun-Trabzon-Bursa-Kayseri-Gaziantep-Diyarbakır-Erzurum-Malatya-Sivas-Muğla/Bodrum) başlattığımız kampanya ile derneğimize hibe edilecek binaları, salt akar masraflar karşılığında 2 veya 3 senede bir kurulumuz tarafından belirlenecek genç üye sanatçılarımıza dönüşümlü olarak tahsis etmeye talibiz. 15 daireli bir bina düşünün… Bir kısmında ressamlar, plastik sanatçılar eser üretiyorlar; diğer dairelerde ise dansçılar, tiyatrocular, sinemacılar, fotoğrafçılar, heykeltraşlar çalışıyor, ortak kütüphanede beyin fırtınaları yapılıyor ve disiplinler arası diyalog ve temas sayesinde genç Türk çağdaş sanatının bu yaratıcı kozasından 21. yüzyılda dünya öncülüğünü taşıyacak isimler çıkıyor. Hedefimiz bu olmalı! Bundan daha yüce, daha aydınlatıcı, ülkemiz için daha prestijli ve ufuk açıcı bir proje düşünebiliyor musunuz? O zaman kararınızı alın lütfen ve bundan sonra bir miktar katkıyı da çağdaş sanat ortamına yapın, Atatürk’ün yaratıcı gençlerine bu imkanı sağlayın!
Özetleyelim, Atatürk döneminden sonra bu ülkede yine binlerce cami, binlerce eğitim evi, yurt veya spor tesisi yapılmış ama bir adet modern veya çağdaş sanat müzesi yapılmamış. Sanat hiçbir zaman bu ülkenin yöneticilerinin önceliği olmamış. Çok gürültü yapan olursa “Bir dursun bakalım, sonra bakarız” denmiş veya ona bile gerek görülmemiş. Bu ülke Mustafa Kemal tarafından büyük bir kültür devrimi üzerine kurulmuş olmasına rağmen, ne doğuda ne batıda sanat alanında görülmeyen bir ilgisizlik, Türkiye’yi yöneten tüm hükümetlerin üzerine çökmüş!
UPSD olarak, pandemi yüzünden son 1,5 yılda yaşam şartları daha da kötüye giden sanatçılara destek amaçlı çeşitli yaratıcı projeleri Kültür Bakanlığı’na sunduk. Karşılığında red cevabı bile almadık. Bunun tercümesi “Biz plastik sanatları ciddiye almıyoruz, sanatçıları da yok sayıyoruz” düşüncesinden başka bir şey olamaz.
ARTIK SANATÇILAR DEVLETİ UNUTUP HALKA DÖNMELİ
Tabii ki normal bir ülkede bu söylediklerim çok saçma kalır. Sanatçılar, bu ülkeyi 100 yıl veya binlerce yıl taşıyacak işleri cumhuriyet adına arkalarında bırakan insanlardır. Devletin normalde bırakın onları yok saymayı, kırmızı halı üzerinde taşıması lazım!
Gelin bu onur sizin olsun, ister ailenizin ister bankanızın ister yönettiğiniz belediyenin ister firmanızın hayırseverlik olarak hibe etmek istediği taşınmazı sanata verin ve yapılacak bağlayıcı bir anlaşma ile adınız sonsuza dek o binada sanata katkı yapan aile/kurum olarak yaşasın, bu gururu gelecek kuşaklara taşıyın.
Bu çağrımız yalnız size ve imkanı olan ailelere, kurumlara, bankalara, holdinglere yönelik değil; aynı zamanda başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere bütün belediyeler ve sayısız gayrimenkulü olan vakıf ve dernekler için de geçerli.
Şayet imkanınız varsa bu onur sizin olsun, siz başlatın. İstanbul’da UPSD’nin prestijli genel merkezini ve atölyeleri içinde barındıracak bir binaya sahip olmasını sağladıktan sonra hedefiniz önce 16 ilde, ardından orta vadede bir gelecekte 81 ilde bu projeyi yaşama geçirmek olsun.
Lütfen bu projenin uygulanmaya konduğu herhangi bir ilde o binanın içinde özgürce çalışacak sanatçıların mutluluğunu düşünün! Bu projenin Atatürk’ün ruhunu nasıl şad edeceğini düşünün! Sanatçılar ve aydınların el ele vererek bir çeşit halkevi mantığını profesyonel sanat yörüngesi üzerinden nasıl yaşama geçirebileceklerini düşünün!
BU PROJEYİ SAF BULAN OLURSA…
Evet haklısınız, her şeyin kirlendiği ve çıkar ilişkileri üzerine kurulduğu bir dünyada sanat kadar özveri isteyen ve ancak temiz ruhların girişebilecekleri bir serüvene destek olabilmek için insanların heyecanla bu işe sahip çıkmalarını beklemek çok saf bir girişim gibi görülebilir. Hele karanlığın, yolsuzluğun, çamura bulanmış ilişkilerin tavan yaptığı bir dönemde! Halbuki dünyanın en içten ve ruh açıcı perspektifleri en saf fikirlerle yola çıkmıştır.
Proje başarıya ulaşabilir veya ulaşmayabilir. Onu yaşayarak göreceğiz. Ama kesin olan bir tek şey var: Bu çok “iyi kalpli” ve ulvi hedefler taşıyan, ülkenin prestijine, manevi gücüne, çağdaş kültür yansımalarına doğrudan dev katkılar yapma şansı ve perspektifi olan bir proje. Bu girişimin potansiyel kapasitesine inanarak ilerlenmesi son derece gerekli ve ülkemizin geleceği için çok değerlidir. Yanıtlarınızı, katkılarınızı, yorumlarınızı bekliyoruz (bedri.baykam@gmail.com ve aiap.upsd.tr@gmail.com adreslerinden bize ulaşabilirsiniz.) Bu projeyi el ele yaşama geçirebileceğimize, böylece yarınları aydınlatabileceğimize inanıyorum! Sağlıcakla kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.