Bizlerin gündemi farklı. Kimimiz şimdiden cumhurbaşkanı adayları üzerine kafa yoruyor, kimimiz tatilde… Ama bakın cezaevinde yaşayan insanların dertleri neler? Sayın Adalet Bakanı’nın acilen gereken ilgiyi göstermesini diliyorum. Tekirdağ iki nolu F tipi cezaevinden Nisan ayında bana yazan ve mektubu yeni ulaşan Murat Açıkalın’ın suçu nedir bilmiyorum. Ama fark etmez; mühim olan herkes adına bu uygulamaları topluma duyurmak istemesi. Mecburi kısaltmalarla yayınlıyorum:
Sayın Bedri Baykam, çalışmalarınızda başarılar dilerim. “Olmadı baştan” yargılamaların yaşandığı dönemdeyiz. Sizi rahatsız etmemin nedeni hapishanedeki yeni başlayan bir uygulamadan ve bunun sonuçlarından bahsetmek istiyorum. Size yine, yasaklar ve hak gaspları ile ilgili yazmak zorunda kaldım.
Meşhur Tekirdağ soğuklarının yaşandığı günlerde sadece tişörtüm olduğu için yüreğimin sıcaklığıyla yazıyorum. Gayya kuyusunun taş duvarları ve demirleri bu rüzgarı ve ayazı kesemez. Kışlık kıyafetlerimizi kargoyla almadıkları için bu soğuğu kemiklerimizde hissediyoruz. Ruhumuzu ısıtmak için gereken kitaplar da aynı hazin sonu yaşıyor. Kapalı bir kutudan kargo ile hapishaneye gelip o karanlıktan çıkamadan geri iade ediliyorlar. Ne bedenimiz ısınabiliyor ne de ruhumuz.
Hapishanedeki yeni uygulamaya göre kargolarımız 2 ayda bir alınmaya başlandı. Bu uygulamanın nedeni pandemi kararları değildir. Görüşçülerimiz tarafından ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla kargoya kıyafet, kitap, dergi adımıza gönderilmektedir. Kargoları kabul etmemek, kargoların hepsini hediye kapsamında değerlendirmek hukuka ve kanuna aykırıdır. Hapishane yönetimi gelen tüm kargoları kabul etmek (En azından değerlendirmek) zorundadır. Bu uygulamanın sonuçları şunlardır:
Kıyafet hakkının gasp edilmesidir.
Tutuklu, hükümlü kıyafet ihtiyaçlarını genellikle kargo yoluyla karşılamaktadır. Ayrıca elden hapishane idaresine, görüş zamanı ailelerce teslim edilebilmektedir. Son uygulamayla idare görüş zamanı da eşya kabul etmeyerek fiilen bu yolla eşya alımını engellemektedir.
Örneğin ben 30.07.2020 tarihinde hapishaneye yeni tutuklanarak getirildim. Yanımda yedek hiç kıyafetim yoktu. Bugüne kadar 2 tişört, 3 alt eşofman, 1 pantolon ailemin gönderdiği kargoyu aldım. Bu kargoyu aldığım için ailemin gönderdiği kıyafetler hiç açılmadan iade edildi. 2 aylık sürem 12. ayda doluyor. Kargolar burada 15 gün bekletiliyor, açıldıktan sonra 5-10 gün içinde bize veriliyor. Yani kışlık kıyafetlerimi en erken 12. ayda alabileceğim. Ayrıca gelen kargodaki eşyalardan bir tanesinin verileceği söylenmektedir. Böyle olursa eğer 2 ayda bir eşya alınacağı için yasada hak olarak tanınan eşya bulundurma listesindeki kıyafetleri toplamda 2 yıl içinde almak mümkün olacak.
Kitap, dergi, yayın hakkının engellenmesidir.
CİK (Ceza İnfaz Kanunu) göre tutuklu, hükümlülerin kitap, dergi alma hakkı bulunmaktadır. Kitap, dergi, hapishane girişinde elden kabul edilmemektedir. Kargo ile teslim alınabilmektedir. 2 ayda bir kargo alındığında ve gelenlerin sadece bir tanesinin verilmesi uygulaması olursa kitap ve dergiden fiilen yararlanamayacağız. Bilindiği gibi dergiler haftalık veya aylık olarak çıkmaktadır. 2 ayda bir defa, sadece bir adet kitap veya derginin verileceği düşünüldüğünde hiçbir yayını güncel bir şekilde alamayacağız. Bunun dışında kamu tüzel kişilerinden, devlet dairelerinden tutuklu hükümlüler dergi, broşür gibi yayınları isteyebilmektedir. Buralardan kargolar geldiğinde yine idare tarafından kabul edilmeyecektir.
Tutuklu/Hükümlüler ya kitap ya dergi ya kıyafet tercihine zorlanıyor.
2 ayda bir kargo teslim alınacağı için tarafımıza gelen eşyalardan bir tanesini teslim almak zorunda kalacağız. Ya kitapsız kalacağız ya da kıyafetsiz. Okumak ile kışın titreyerek hasta olarak geçirmek arasında tercihe zorlanıyoruz. Soğukla bedenimizde kalıcı hasarlar, kitap yokluğuyla beynimizde kalıcı hasarlar bırakmak istiyorlar.
Ailemizin cebinden daha fazla para çıkacaktır.
Kargolar teslim alınmayıp iade edildiği için ödenen ücret boşa gitmektedir. Sonrasında gönderilecek kargo ayrı bir maliyet oluşturmaktadır. Tutuklu, hükümlülerin aileleri yoksul halktır. Zaten yoksul olan insanların üzerinde yeni bir ağır kargo maliyeti oluşacaktır.
Savunma ve adil yargılanma hakkımız engellenmektedir.
Kargolarla sadece kıyafet, kitap, dergi gibi ihtiyaçlar karşılanmamaktadır. Savunma ve dava dosyalarının çoğunluğu da kargo ile gelmektedir. İdare açmadan iade ettiği için savunmayla ilgili evrakları da almamış olmaktadır. .
İdare bu kararı alırken CİK yok sayılmaktadır.
İdare yeni kararı alırken Cik’in 68/1. Hediye hakkı maddesine dayanmaktadır. Yıllardır bu madde bulunmaktadır. Yıllardır idareler her türlü gelen kargoyu kabul etmekte, kanunlar çerçevesinde tutuklu/hükümlüye teslim etmektedir. Değişen bir şey olmadığı halde idare bu uygulamayı başlatmıştır. Sadece hediye alma hakkı ve tutuklu/hükümlülerin hangi zamanlarda hediye alacağı düzenlenmektedir. İdareler her türlü kargoyu hediye kapsamına alarak CİK’te tanımlanmış hakları yok saymaktadır.
AİHM, AYM kararları yok sayılıyor.
AYM VE AİHM kararlarında tutuklu/hükümlüler lehine birçok olumlu karar çıkmıştır. Mektup, kitap, dergi, yayın yasaklamamak konusunda olumlu kararlar bulunmaktadır. İdareler bu kararları uygulamak istememektedir. “Kitap, yayın hiç almazsam yasaklamış olurum.” düşüncesiyle verilen kararları bertaraf etmeye çalışmaktadır. Bu yolla “yasakçı karar” almadım demek istemektedirler. Bizim yıllarca süren hukuki mücadelemiz almıyorum denilerek yeni bir sürece sokulmaktadır. Bu kararı da hukuka ve kanuna dayanmadığı için AYM VE AİHM’den dönecektir.
Hukukçu olmalarına karşı infaz hakimlikleri AYM ve AİHM kararları ortadayken idarenin açık hukuksuzluğunu onaylayarak noter gibi olmamalıdırlar. Hukuka ve kanuna göre karar vermelidirler. Bu hukuksuzluk devam ettiği süreçte kışı tişörtle geçireceğiz.
Sesimize ses katarak dışarıdaki sesimiz olmanızı istiyoruz. Sizlere dört duvar arasındaki hukuksuzlukları duyurmuş olmayı umut ediyoruz. Şimdiden teşekkürler
Bizlerin yüreğimizdeki umudu ve güzellikleri hiçbir şey solduramayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.