17 Aralık 2020 Perşembe

MUHALİF MEDYANIN ONURU VE DİRENCİ | Bedri Baykam | 17.12.2020

Aslında bu yazıma, Cumhuriyet’e sürekli olarak yağan resmi ilan kısıtlamalarının “beyhudeliğini” vurgulayarak başlama kararı almıştım. Günün gazetelerini elime aldığımda ise, Sözcü’ye kesilen milyonlarca liralık yeni ceza haberi ile karşılaştım. Sözcü şu manşetle çıktı dün: “Ceza da yazsanız, ilanlarımızı da kesseniz, hapislere de atsanız, Sözcü’nün büyümesini engellemeyi asla ve asla başaramayacaksınız!” Tabii ki bunları okurken yine sudan sebeplerle Halk TV ve Tele1’e verilen cezalar geldi aklıma. Yani bildiğimiz gibi, ceza gerekçeleri, muhalif medya için sudan ucuz şekilde her an üretilmeye müsait. “Gözünün üstünde kaşın var” tespiti yeterli.

Cumhuriyet’te ceza konusu yapılan tüm yazılar, belgeli haberler... Cumhuriyet’in zaten bu konuda dünyada örnek gösterilen bir referans gazetesi olduğu tartışılmaz gerçek. Ama ne yazık ki iktidara göre bu önemli bir kriter değil! Öne sürülen bilgi, haber ve yorumların neleri ve kimi savunup savunmadığı esas. Aynen ceza kriterlerinde olduğu gibi. Yani muhalif gazetecilere veya siyasilere hakaret veya tehdit sanki serbest! Belki çok uğraşırsanız bir soruşturma açılır, ama pek sonuç çıkmaz. Halbuki iktidar mensuplarına yönelik herhangi bir sosyal medya eleştirisi dahi anında polislerin kapınızı çalmasına neden olabilir. Yeni Türkiye’de herkes eşittir, ama bazıları daha eşittir!

Cumhuriyet, bu muhalif direncin, Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri değişmez kalesidir. Her türlü ceza, baskı, sansür, tehdit, bomba, kurşun, bıçak, hiçbir engel Cumhuriyet’in yazarlarını ve gazetesini hiçbir zaman durduramamıştır. Bugün de muhalif yazarlar ve yayınlar Cumhuriyet’in yıllardır oluşturduğu bu ödünsüz tavrın rotasını ve sağlam duruşunu izler. Cumhuriyet, aydınlanma çizgimizin değişmez mihenk taşıdır.

Bu özgürlük mücadelesini ele aldığımda, kaçınılmaz şekilde aklıma Tayyip Erdoğan’ın “şiir okuduğu için hapse girdiği” dönem ve ardından söyledikleri geliyor: “Eskiden bu ülkede şiir yazanları hapse atarlardı şimdi şiir okuyanları hapse atıyorlar. Korkarım ilerde şiir dinleyenleri de hapse atacaklar!” Bugün Sayın Erdoğan, evrensel sosyal medya şirketlerine sert uyarılar gönderirken manşet şuydu: “Sınırsız özgürlük mağduriyet yaratır”. Evet “sınırsız özgürlük” talebi medyada olamaz. Ama eleştiri hakkının kutsal ve dokunulmaz olduğu da, günümüz Türkiyesi’nde hiç hatırlanıyor mu?


ATAOL BEHRAMOĞLU’NUN YAŞ YASAKLARIYLA SAVAŞIMI!

Türk edebiyatının ve aydınlanmanın muhalif temel direklerinden sevgili Ataol Behramoğlu, 65 yaş yasakları ile ilgili daha önce de makaleler yazmıştı. Kısa bir süre önce de milyonlarca insanımızı yakından ilgilendiren bu uygulamaya karşı İdare Mahkemesi’nde bir dava açtı ve bu yasağın Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayarak 65 yaş ve üstü insanların, yöneticilerin oyuncağı veya deney tahtası olmayacağını savundu.

Öncelikle, sevgili Behramoğlu’yla yüzde 100 aynı şeyi düşündüğümü vurguladıktan sonra şayet farklı bir görüşünüz varsa diye, hemen en başından size sormak istiyorum: Şayet gerçekten Covid önlemleri açısından bu yasak o kadar önemli olsaydı, sizce Amerika, Fransa ve Almanya gibi ülkeler de aynı uygulamaya geçmez miydi? Onların Sağlık Bakanlıkları bizimki veya hükümetimiz kadar bu konuda duyarlı veya dikkatli değil mi sanıyorsunuz? Neden bu çok düşünülmüş ve zeki görünen yasağı biz uyguluyoruz da hiçbir başka uygar devlet uygulamıyor?

Size birinci gerekçeyi söyleyeyim: Çünkü dünyada hiçbir ülkenin anayasasında insanların hayatlarının kepengini bu şekilde indirmeye kimsenin hakkı yoktur! Kimse böyle bir şeyi düşünmeye bile cesaret edemez. Adeta bir “Zihni Sinir procesi” şeklinde bu yaş üstü insanların evini kodese çeviremez! İnsanların özel hayatlarını, işleri veya arkadaşları ile olan ilişkilerini, zaten azalmış olan vakitlerinde nasıl paylaştıracakları emrini verebilme ukalalığını hiçbir ülke uygulayamaz. Ve maalesef ülkemizde bu konunun halkla ilişkiler kısmında olay öyle yönetilmiştir ki, sokağa çıkan yaşlı bir insan adeta başkalarının sağlığını tehdit ediyormuşcasına, vebalı gibi görülüp aşağılanmıştır!

Sakın yanlış anlamayın, “Covid yüzünden kapanmamak lazım” demiyorum tabii ki. İsterseniz Türkiye de Almanya gibi 27 gün veya 47 gün kapansın, ama bu HER YAŞ için geçerli olsun! 65 yaş diye saçma bir sınır çekerek bu insanların hayatını yok etmek hiç kimsenin haddi olamaz. Behramoğlu’na lütfen tekrar kulak verin ve sanki Covid olayı 65 yaş üstünün özgürlüklerini budayarak çözülecekmiş inancından kurtulun: “Başka hiçbir ülkede böyle bir uygulama yoktur. Bir grup insanın bu keyfi uygulamayla yaşam haklarını sınırlamak haksızlıktır. Üstü örtülü olarak da olsa “zaten şunun şurasında ne kadar ömrünüz var, dışarıda ne yapacaksınız, oturun oturduğunuz yerde” demektir. Zorunlu evde kalma döneminde bu yaş gruplarından insanlar arasında Covid’den ölümlerde eksilme olmadığı gibi, normal ölümlerinde artış olduğundan kuşku duymuyorum. 65 yaş ve üstü yurttaşları, yöneticilerin oyuncağı olmadığını belirten Behramoğlu, “Bu yaş gruplarından insanları, lütfedilip izin verilen saatlerde topluca gördüğümde, yalıtılmış, toplum dışına atılmış görünümleri beni üzüyor”.

AFFEDEMEDİĞİM DEV İLETİŞİM ŞİRKETLERİMİZ

Bu konuyu çok kısa yazacağım. Onları mahcup etmemek için son defa isim vermeden yazmak istiyorum. Ülkenin en büyük iki mobil telefon ve iletişim teknolojisi servis sağlayıcı şirketleri ile en büyük uydu televizyon kanal dağıtımını sağlayan şirketleri, bildiğiniz gibi sektörlerinde birbirleriyle ağır rekabet yaşıyorlar. Birbirlerinin müşterileriyle kontratlarının ne zaman bittiği bilgilerini birbirlerinden sızdırarak, -veya çalarak orasını bilemem- ele geçiriyorlar ve sonra bu müşterileri otomatiğe bağlayarak sırayla en agresif şekilde arayıp “sen onu bırak bana gel” diye bir yaylım ateşine tutuyorlar! Ama şu bilgiye hiç ihtiyaç duymuyorlar: Acaba bu müşterinin ev veya işyerinde zaten bizim şirketimizin verdiği servis var mı, yok mu? Bu kontrolü yapmadıkları için mesela beni iki günde bir bunlardan biri arıyor ve sonuçta arayan genç arkadaş, kendisi aracılığıyla yöneticilerine aktarmasını rica ederek çektiğim zılgıtla karşı karşıya kalıyor! Madem o kadar mahrem ticari bilgileri sızdırmayı biliyorsunuz, bu listeleri kendi listelerinizle eşleştirerek filtreden geçirmek o kadar zor mu? Neden kendinizi bu kadar iptidai ve sorumsuz gösteriyorsunuz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.