Sorunlarımızın çoğu, “Hukuk Devleti” kavramından uzaklaşmakla ilgili. Bahçeli “Çakıcı dava arkadaşımdır” diyerek Kılıçdaroğlu’na yöneltilen tehditlere arka çıkıyorsa, varın gerisini siz düşünün! Üstelik, Erdoğan’ın tam 18 yılın ardından “Avrupa Birliği” ve “demokratik hukuk devleti” eksenine dönme kararı aldığı hafta bundan daha uyumsuz çıkış yapılamazdı (!)
Sıcak siyaseti bir an rafa kaldıralım. Bir dram var: Neden söz ettiğimi askerliğini yapmış arkadaşlar daha hızlı anlayabilecekler: Orduya teslim olduğunuzda size bir tek şey öğretilir: “Burada mantık yoktur; emir komuta zinciri vardır. Askerde emir, demiri keser. Kendi mantığınızı sivil kıyafetlerinizle beraber dolaba kaldıracaksınız, sonra askeri postal giyip o dünyanın parçası olacaksınız”
Şayet siz bir er iseniz, onbaşınız veya başka bir üstünüz size emir verir. Ne söylenirse harfiyen uygularsınız. Gece 03.00-05.00 nöbetine çıkarsınız -5 derecede, ne gözünüz kapanabilir, ne de konsantrasyonunuz! Duymuşsunuzdur hikayeleri… “Bu tank cezalı, Kıbrıs çıkartmasında yürümemiş” Ne demiştik? Mantık, pantolonunuzun arka cebinde!
Lütfen siyasi aidiyetinizi unutun ve kendinizi 15 Temmuz gecesi İstanbul’da görev yapan, ailesini özlemiş genç bir erin yerine koyun. Birden akşam üstü, rütbeliler size emirler yağdırıyor, derhal hazırlanıyorsunuz ve askeri cemselere doldurulup Boğaz Köprüsü’ne götürülüyorsunuz. Size hiçbir bilgi verilmemiş, “ne işimiz var burada?” diye soruyorsunuz… Kimi diyor “tatbikat”, kimi diyor “bilmiyorum, boş ver, sana ne!”
Sonrasını biliyoruz. Senaryo bütün Türkiye için koca bir kabus oluyor fakat çetenin sızdığı komuta kademelerinde, onlardan emir alan askerler açısından yaşananlar bambaşka düzeyde! Köprüyü kapatanlar, ilerleyen saatlerde direnen insanlara ateş etme konusunda emir alıyorlar! “Sözde tatbikat” önce çirkin, sonra korkunç sahnelere terk ediyor yerini…
Gerek ekranlardan, gerek yayınlardan o gecenin dramının detaylarına indik; fakat bir de o bedeli hapse girerek ödeyen çoğu emir kulu gençler var! Yani o gece tek “suçları” hiçbir şey anlamadıkları o korkunç ortamda komutanlarının emirlerini, devletin kendilerinden beklediği gibi yerine getirmiş olanlar! İstanbul’da, Ankara’da, farklı yerlerde… Tabii tersi de var: Kendi vatandaşlarının üzerine ateş etmeyi reddederek komutanın kurşunları ile orada can verenler! O uzun gecede İstanbul’un ve Ankara’nın değişik yerlerinde yaşanan can pazarı, tarihimizin bir kara lekesi…
HÜKÜMLÜ ÖZGÜN ÇETİN’İN FERYADI
Şimdi lütfen Kırşehir E tipi kapalı Cezaevi’nden bana yazan bir hükümlünün, zarfta adının yanına “Mehmetçik” eklemiş Özgün Çetin’in sözlerine kulak verin:
“Ben 83 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin bir evladı olarak, Anayasamızın 72. maddesinde her Türk gencine kutsal kılınan vatani görevimi yapmak üzere, taze kan olmaya ve can vermeye askere giden bir Türk genciyim. Vazifesi komutanın emrine mutlak itaat olan ve bu sebeple İBB işgal davasında 15 kez müebbet 2400 yıl ceza almış, 49 aydır cezaevinde yatan gazi bir ER’im.
Ben ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, yetim kaldığım çocukluğumdan bu yana babam ve kutsalım bildim. (….) Ben bir Cumhuriyet çocuğuyum ve Cumhuriyet değerlerimizin her zaman savunucusu oldum. İşte bundandır ki, Cumhuriyet’le hayat buldum ve Cumhuriyet uğruna öleceğim. Türkiye Cumhuriyeti’nin emaneti olan bu genç, bugün emanete ihanet edenlerden dolayı FETÖ mensuplarının ellerine teslim edilmiştir. Cumhuriyet çocuğunun özünü ve kimliğini ayaklar altına alan bu drama hangi yürek dayanır? Bunu vicdanlarınıza bırakıyorum.
5 yaşındaki çocuğun inandığı, 7’den 70’e herkesin bildiği bir hakikate, Türk Milleti’nin vicdanı neden kayıtsız kalıyor? Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, ER’in emir almadan en temel ihtiyacı olan yemek alımını gideremediği ve suyu dahi içemediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Biz yeri geldi ağaçlara bile selam durmak zorunda kaldık, disiplinle yattık ve disiplinle kalktık. Komutanlarımızın iki dudağının arasından çıkacak emirlere tabi olduk ve maalesef birilerinin malzemesi olduk. Bugün de o birilerinin günahlarının bedelini ödüyoruz.
FETÖ’cüler itirafçılık adı altında 1 gün bile içerde yatmadan evlerine, işlerine dönüyor. Hiçbir dahli ve iradesi olmayan, emir komuta zinciri içinde sokağa çıkarılan biz ER’ler 15 kez müebbet 2400 yıllık cezalara maruz kalıyoruz. Geriye bir asılmadığımız kalıyor. Biz FETÖ’cülükten hüküm giymedik, hiç kimse de giydiremedi. Yedi düvel bir araya gelse de giydiremez. Darbeci yapamadılar, sadece iddia ettiler. Yani o kılıfı da bu vücuda uyduramadılar.
Biz masumlara atfedilen suçlamaların ne kadar tutarsız ve yersiz olduğunu, mektubuma eklediğim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili’nin mütalaası ve bozma talebi de göstermektedir. Ama bugün maalesef söylemler gerçeklere galip geliyor. Ben hiçbir zaman aldatan ve tüm değerlerini satan şerefsiz bir evlat olmadım, olmayacağım da. Benim gücüm; hayatın gerçekleridir, Cumhuriyet’e inananlardır ve Cumhuriyet’tir.
Bugün cezaevinde 5. yılımı geçiriyorum. Yaşayan bir ölüye benzediğim bu mücadelede, gazi bir ER olarak daha kimlere sesimi duyurmam gerekiyor? Binlerce kez, büyük haksızlığı yazdım, çizdim ve de dile getirdim. Bütün kayıtsızlıklara rağmen vazgeçmedim. Susmayı kendime ihanet saydım. Bu karanlığın içinde ihtiyacım olan bir iğne ucu kadar aydınlıktır, umuttur. Vatan evladının bu şekilde sahipsiz bırakılması, akıtılan kanımdan ve harcanan gençliğimden çok daha ağır gelmektedir. (…) Ben Cumhuriyet şerefini gururla taşımaktayım ve ölene kadar da taşıyacağım. Siz büyüklerimden tek isteğim, Cumhuriyet’in emanetleri olan biz gençleri daha fazla değersizleştirmeye çalışmalarına müsaade etmemeniz ve gerçekleri haykıran sesimiz olmanızdır. (…)”
Sayın Adalet Bakanı’ndan, tüm parlamenterlerden, yargıç ve savcılardan rica ediyorum, kendinizi bu büyük çoğunluğu masum gençlerin yerine koyun. Onlar sizin evladınız, yeğeniniz olabilirdi! Lütfen biraz empati kurun. Dört duvar arasında haksız yere karartılan genç hayatlardan kimseye hayır gelmez! Geçtiğimiz aylarda, Cumhurbaşkanlığı’nın, bu mağduriyetlerin giderilmesi konusunda halka ulaşan bir “komisyon tesis edilmesi” şeklinde bir çıkışı olmuştu. Umarım bu en hızlı şekilde gerçekleşir.
FETÖ ile mücadele olmazsa olmaz büyük bir sorumluluktur. Türkiye Cumhuriyeti tarikatlara, şeyhlere teslim edilemez! Ama bunu yaparken, sayısız aile mağdur olmasın, bunun vebali büyük olur. Lütfen gerçek suçlularla, devletin emirlerine uymaktan başka bir şey yapmamış, o çaresizliğe itilmiş gençleri bir tutmayın. Bir an önce bu insanları serbest bırakarak yılbaşına evlerinde girmelerini sağlayın!