Onlar hep böyleler: Hem hep
mağdurlar ve acıklı hallerine ağlanmasını isterler, hem de... durmadan tehdit
ve şiddete rücu ederek kendilerine biat etmeyen herkese lanet okuyarak dehşet saçmaya
başlarlar.
Yobazlık asırlardır var. Yobazlık
asırlardır en sahtekar şekilde dini kullanarak yakıyor, yıkıyor, insan
öldürüyor, ağzından salyalar akarak kadınları taşlıyor, tecavüz ediyor... Din gibi
yüce bir duyguyu kardeşlik ve yardımlaşma yaymak yerine kirli emelleri için kullanarak,
bütün bu ağır suçları işleyen katil ve hırsızların küstahlığı, ne yazık ki
alçaklıkları oranında artıyor.
Sevgili Müjdat Gezen’in
başına gelenler, tüm Türkiye’nin her an içinde yaşatıldığı ateş çemberi ve
şiddet sarmalının, nispeten ucuz atlatılmış dramatik bir vakası.
BU KAÇINCI ALÇAKLIK???
Geçmiş, yobazların sözde din
uğruna işledikleri sayısız kıyımla, toplu cinayetlerle, ektikleri karanlık
tohumlarla dolu.
Son yüzyılda da coğrafyamız fazlasıyla
bunları yaşadı. Hep irili ufaklı alçaklıklar, insana ve Allah’a ihanetlerle
yüklü bir vakalar dizini. Menemen’de Kubilay’a saldırıp kafasını kör testereyle
kesenler de bunlar, Kahramanmaraş’ta aydın halkı acımasızca yakıp yıkanlar da
onlar, Madımak’ta toplu ayin yapar gibi “işte
bu cehennem ateşi” diyerek masum sanatçı ve yazarları canlı yakan da onlar,
aydınlarımızı, gazetecilerimizi, can dostlarımızı kalleş cinayetlerde öldüren de
onlar, oruç tutmayan veya bira içen gençlere saldıranlar da onlar... En
sevdiğim yazar arkadaşlarımı yok edenler de onlar, bana arkadan saldırıp
bıçaklayanlar da onlar, kadınlara her fırsatta şiddet ve tecavüzü reva gören de
onlar...
Aynen IŞİD gibi, dinle hiçbir
alakası olmayan, Müslümanlığı din kavramından çıkarıp ölüm ticareti haline
dönüştürmeye çalışan terör örgütleri gibi, sapkın Ortaçağ fikirlerine boyun
eğmeyen herkese en şeytani saldırıları hazırlayanlar da onlar...
Sanata tüküren-saldıranlar da
onlar, Şan sinemasını yakanlar da onlar, heykellere saldıran, dinamitleyen de
onlar, “barış” kelimesine katlanamayan da onlar...
Onların karşısında da hep
dünyanın en güzel insanları: Genç Teğmen Kubilaylar, dünya iyisi Prof. Muammer
Aksoylar, gazetecilik deyince akla gelen ilk isim olan Uğur Mumcular, dünya
beyefendisi Ahmet Taner Kışlalılar, din konusunda baş edemedikleri Bahriye
Üçoklar, Turan Dursunlar, Atatürk ışığını taşıyan Necip Hablemitoğulları ve
daha niceleri...
YOBAZLAR MÜJDAT GEZEN’İ YILDIRABİLİR Mİ?
İki gün önce “onlar” yine iş
başındaydı... Sanat dünyamızın yüz akı, halkın gururu, tiyatro ve mizahın
efsanevi ustası Müjdat Gezen’in ve ekibinin eğitim verdiği sanat merkezini
kundakladı ortaçağ yobazları. Sanat üretilen, içinden özgürlük fışkıran bir
noktaya tabii ki tahammülleri olamayacaktı. Özgür düşünce, sanatsal yaratım ve
evrensel dostluk, bunların maalesef düşman olarak yetiştirildikleri içi boş birer
kavramdan ibaret. Bilinçaltında kıskandıkları büyük aydınlara ve eserlerine
saldırarak kendi yobaz karanlık alanlarını korumuş oluyorlardı sanki. Yaratılmaya
çalışılan ortam, malum. Basılan, tehdit edilen kitapçılar, yayıncılar, sokakta
derdest edilen HAYIRcı gençler, hissettirilmek istenen ağır baskı ortamı, her
an tutuklanan milletvekilleri, her sabah yeni operasyonlarda onlarca OHAL
gözaltısı, devlet katının tarafsızlığı hiçe sayılarak sürdürülen açık referandum
propagandaları... Çaresizlik içinde, bunların yardımıyla 16 Nisan’da sopayla
sonuç almaya çalışan bir anlayış!
Müjdat Gezen, bu ülkede her
yaştan insanın gönlünde, kalbinde, ruhu ve beyninde taht kurmuş bir cesur yürek.
İşin en acıklı tarafı, kendileri ödlek ve genelde yüzsüz, içi boş birer insan
müsveddesi olan bu alçaklar, yaptıkları affedilmez kundaklama eylemiyle Müjdat
Gezen’i korkutabileceklerini, durdurabileceklerini sandılar! Allah sizi
inandırsın, ne yaptıklarından bu kadar habersizler! Bir Atatürkçü’yü
korkutmalarının mümkün olmadığını bile bilemeyecek kadar cahiller. Herkesi
kendileri gibi arkadan vuran birer alçak sanıyorlar. Beyinlerinin çapı ancak bu
kadar.
Müjdat Gezen, asırlar boyu
hatırlanacak dev bir insan. Onunla yobazların tümü gelse baş edemez. Müjdat’ın
dediği gibi, onlar belki bizim göğsümüzü siper ettiğimiz Cumhuriyet’e saldırırken
bizi fizik olarak yok edebilirler, ancak hiçbir zaman sanat eserlerini,
Cumhuriyet’e ve Atatürk’e olan bağlılığımızı yok edemezler. Aslında içinde
yüzdükleri boşluk dehşet verici...
ATATÜRKÇÜLER BÖLÜNMEZ, SARSILMAZ, YOLUNDAN DÖNMEZ!
Müjdat “dünyanın belki ilk parasız özel okulunu” açmış. Dünyanın en
bonkör, en gönlü zengin, en sevecen, en dost canlısı insanlarından biri.
Onunla, Ferhan Şensoy’la, Genco Erkal’la, Ataol Behramoğlu’yla, Orhan Aydın’la,
Rutkay Aziz’le, Uğur Dündar’la, Soner Yalçın’la, Yılmaz Özdil’le, geçmişte hapiste
demokrasi nöbeti tutmuş Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, şimdi tutan Musa
Kart’la, Turhan Günay’la, rahmetli Tarık Akan’la, İlhan ve Turhan Selçuk’la ve
onca diğer sayısız değerli sanatçı dostumuzla arkadaş olmak, beraber nefes
almak, hayatımın en büyük güç kaynaklarından ve gururlarından biri... Benim
için de, tüm Atatürkçü, aydın, yurtsever insanlarımız için de... Herkes şunu
bilsin ki, biz kararlı ve sağlam bir bütünüz. Korkutulamayız, bölünemeyiz, sarsılamayız...
Dost-düşman, hiç kimse bunu aklından çıkarmasın...
Merak ediyorum: Failler bulunacak
mı? Yoksa mesela Fenerbahçe otobüsünü kurşunlayan alçaklar gibi araziye karışıp
alçak eylemleri yanlarına kar mı kalacak? Bu eylemi planlayan ve azmettirenler
ortaya çıkacak m? Yine merak ediyorum, bu kundaklamanın faillerinin ortaya
çıkması için kimler gerçekten sabahtan gece yarısına tam gün çalışıp didinecek,
kimler -demeç verseler bile-umursamama
sendromuna kapılacaklar??
YANDAŞLARA AYRI HUKUK MU VAR?
Mesela Müjdat Gezen’i, Yılmaz
Özdil’i, gururumuz Atatürkçüleri durmadan hedef gösteren Akit, olayın ardından “P.....nk Müjdat’a büyük şok!” manşeti
atarken, hiçbir savcı anında buna dava açmıyorsa, sormamız lazım: yandaşların artık doğrudan ayrı hukukları
mı var? Emniyet, doğrudan hedef haline getirilen noktalara, önceden önlem
alacak mı, yoksa seyir mi edecek akışı? İş işten geçtikten sonra alınan önlemler
pek bir işe yaramıyor da...
Bir detay haber gözüme
takıldı bütün bunların ortasında: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 700 bekçi göreve alacakmış. Bunları nasıl
seçeceksiniz? Şartnameyi okudum, güzel ve mantıklı yazılmış; ama nihai sonucu
merak ediyorum. Bunlar arasında tesadüfen Alevi olacak mı? Tesadüfen solcular, Atatürkçüler
olacak mı? Bu işi alacağınız bekçilerin
siyasi ve dini görüşü tesadüfen Türk halkının içinden kaşıkla alınmış temsili
bir kesit mi olacak yoksa hepsi “tek tip” mi olacak? Hani hep şikayet
ederdiniz ya, “insanlar görüşüne,
kıyafetine göre fişleniyor!” diye, sizler kimseyi fişlemezsiniz değil mi?
Umarım bu konularda toplumu rahatlatırsınız...
Gö-re-ceğizzz derdi eski bir
sevgilim, otuz yıl öncesinden... Gö-re-ce-ğizz!! Yaşayarak göreceğiz sevgili
Odatv ciler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.