Sayın
Kılıçdaroğlu, CHP 1 Kasım’da yine başarısız oldu. Siz bunu
da “yaşanan olağandışı şartlar”a bağladınız. Son 19 ayda
4 seçim geçirdik. Her başarısızlığa bahaneler bulabiliriz.
Mesela başka hangi olağanüstü şartlar yüzünden E. İhsanoğlu’nu
Çankaya’ya aday göstermiştiniz? Veya daha sonra hangi
gerekçelerle bu beyefendiyi Meclis Başkanlığı’na dahi layık
bulmadınız?
TÜZÜK
ÇELİŞKİLİ VE SAKAT
Demokrasi
mücadelesi veren gazeteciler, eski partililer, kızgın seçmenler
dahil, herkes size yardım etmeye gayret etti. Kadro veya
politikalarınızla ters düşsek bile... Ama artık yeni bir lider
aramamak, CHP’nin unutturmaya çalıştığınız köklerini
özlemle anmamak imkansız. Dolayısıyla Kurultay, sizin Y-CHP’nizle
gerçek Altı Ok’un CHP’si arasında geçmelidir.
Genel
başkan adayları ortaya çıkmaya başladı. Siz de bir jestle,
parti içinde de özgürce propaganda yapabilmeleri için yeşil ışık
yaktınız. Güzel bir temenni, ancak mümkün değil. Nedenini
hatırlamıyorsanız, lütfen dinleyin:
2003’te
Sn. Baykal karşısında Genel Başkan adayı olduğum kurultayda,
delegelerin %5’inden imza almak lazımdı. Ben %10 toplamıştım.
Ancak Baykal ve ekibi, seçime birkaç saat kala, üstelik çok
şaibeli bir önerge oylamasıyla, gerekli imza sayısını %20’ye
çıkardı. Hem de o seçimde geçerli olmak üzere! Tarih, faşist
partilerde bile “maçın 87. dakikasında kural değiştiren”
böyle bir skandal görmemişti. Ama başkanlık hırsı, bu
karanlığı bile hazmettirebildi birilerine. 2010’da
yönlendirdiğim yeni Demokratik Devrim Tüzüğü kitapçığında
bu ve buna benzer birçok nokta gündeme geldi. Sizin 2012’de
yaptığınız yeni tüzükle ilgili, kurultayda dinlemediğiniz bir
konuşma yaptım. Dinlemediniz, çünkü ne yazık ki CHP Genel
Başkanlarının böyle bir alışkanlığı yok! O gün şunu dile
getirdim: “Bu
tüzük geçerse, CHP Genel Başkanlık seçimi illegal olacak. Çünkü
tüzüğe göre bu seçimin ‘gizli oy- açık tasnif’le yapılması
şart. Ama 2003’te geçirilen ve 2012’de yürürlükte bırakılan
maddeyle Genel Başkan adayı, delegelerin %10 ‘açık’ imzasıyla
teklif ediliyor. Ve bu açık imzalar, diğer bir adaya da imza
veremiyorlar. Yani bu imzalar, açıkça ‘oy’ değeri kazanıyor.
Yani böylece CHP Genel Başkanı ‘açık oy-açık tasnif’le
seçilmiş oluyor! Bu çelişkinin hukuki olarak kabulü mümkün
değil”
dedim.
Kürsüden indiğimde Sn Atilla Sav bana geldi ve “Partinin
hukuk işlerinin ortasında olarak bu ikazınızı daha önce ben de
MYK’ya anlattım, ama beni dinlemediler”
dedi. Her zamanki mantıksız el indir-kaldır işlemiyle bu sakat
madde geçirildi.
Sn
Kılıçdaroğlu, istifa etmeyerek, Kurultay’ın geldiğini
hatırlattınız. Ben de size bu illegal tüzüğü hatırlatarak,
adaylara eşit mesafe ve söz hakkı iddialarının hayal ötesi
olduğunu vurguluyorum. Halbuki 2003 öncesindeki gibi, delegeler
birden fazla adaya imza verip adaylık konuşmalarında onların
vizyonlarını algılayabilseler, hem demokratik yarış şansı
olacak, hem de o imzalar “oy” değeri taşımayacağı için
Tüzükteki o hukuksuzluk olmayacak! Aylarca süren kampanya emeği
çöpe atılırken, milletvekili olarak hiçbir itirazınız olmadı!
DEMOKRATİK
DEVRİM UYGULANMADI
Sn
Kılıçdaroğlu, bu hukuksuz maddeler kaldıkça, mağlup Başkan
isterse 30 yıl yerinden kalkmaz. Yarın kurultayda, gövde
gösterinize katkıda bulunmak isteyen onca il başkanı ve delege,
sizi öneren imzalar arasında olmak için yarışacak! Sonuçta
milletvekilliği veya belediye başkanlığının bu ilişkilerden
geçtiğini herkes biliyor.
Baykal
dönemine dair getirdiğiniz eleştirilerin arkasında duramadınız.
2003 adaylığım ve 2010 Demokratik Devrim Tüzüğü’nde
önerdiğim yenilikleri deforme edip 5 yıla yayarak, özür dilerim,
kör topal uyguladınız. %30’dan, %10’a indirdiğiniz gençlik
kotası, Parlamento’ya tek bir genç (!) sokmanıza elverdi.
%33’lük kadın kotası ise CHP’ye 45 değil 21 kadın
milletvekili kazandırabildi. Çünkü o kotalardaki insanları doğru
oranda seçilebilir yerlere yerleştirmiyorsunuz. Ayrıca basından
öğreniyoruz ki, yolsuzluk dedikodularının üzerine giden
partililerimiz, sizin tarafınızdan temizlikle tehdit ediliyor! Bu
“yolsuzluk dosyalarıyla” ünlenen kendi imajınıza uyuyor mu?
Arkadaşlar haksızlık yapıyorsa başta kendileri hesabı öderler.
Yoksa ne farkımız kalır eleştirdiğimiz iktidardan? Hem böyle
bir aklanma fırsatını belediyeler neden kullanmasın?
Ayrıca
varolan delegelerle olağanüstü
kurultaya gitmekten neden korkuyorsunuz? İşte bu nedenlerle, sözünü
ettiğiniz “eşit yarış şartları” gerçek durumu yansıtmıyor,
Sayın Kılıçdaroğlu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.