Bu yazıyı utanarak yazıyorum. Hani
eskiden ilkokullarda okuma-yazmayı sökenlere kırmızı kurdela takılırmış ya… İşte
o kurdelayı lise 3’de hala takamayanların aralarında yaptıkları ”edebiyat” (!)
tartışmalarını dinliyor olsanız, ne hissederdiniz? Bu söylediklerim yalnız
Birgül Ayman Güler’in yarattığı polemik alanı ile ilgili değil. Çok öncesine
dayanıyor. Geçen hafta haber kanallarından birinde bir aklı-evvel çıktı dedi
ki: “İyi oldu, Güler sayesinde bu ulus ve
milllet konuların tartışıyoruz”. Bir başka “ulema” da çıktı ”İyi oldu, CHP’nin içindeki cerahat patladı”
dedi. Demek ki bu arkadaşlar “kırmızı kurdelalık” olamayışlarının ötesinde,
yıllardır duyduklarını da anlamıyorlar. Bir kere bu “Allahlık Ali Bey” tartışmalar
20 yıldır, Siyaset Meydanlarından, Ateş Hatlarına kadar 1001 kanalda, milyon
kere deşildi. “Ne Mutlu Türküm Diyene”
cümlesini, üniversite bitirip de kurdela takamayanlara binlerce kere anlatmaya
çalışmış biri olarak maalesef iyi biliyorum.
Hayatta herkese herşeyi
söyleyebilirsiniz, nasıl söylediğinize bakar. Haklıyken haksız çıkabilirsiniz.
Haksızken zeytinyağı gibi yüzeye çıkabilirsiniz. Güler, içerik olarak doğru
olan bir fikri, kitapta yazabilecek en kötü cümlelerle, en hatalı vücut dili ve
ses tonlamasıyla, üstelik TBMM kürsüsünden yaptı.
Güler’in demeye çalıştığı şuydu: “Türk ulusu veya Türk milleti olarak
adlandırdığımız kavram, bir üst çatıdır. Bu çatının içinde Türk, Kürt, Laz,
Rum, Ermeni, Arap, Musevi, Alevi, Sünni, Ateist yani her ırk, her köken, her
dinsel grup ve her karışımdan insan var. Burada, bu üst çatının içinde yer alan
herkes eşit ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık aidiyeti ile bağlanmış birer
ferttir. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ cümlesi, etnisite değil, bu ortak vatandaşlık
bağlarının ifadesidir. Şimdi bu çatının içinden her hangi bir etnisiteyi öne
çıkarıp, bu üst çatının kendisinden ve ne ifade ettiğinden daha önemli anlamlar
yükleyemezsiniz. Biri üst bir siyasal, sosyal ortak aidiyet bağıdır; diğeri
etnik, dinsel, mezhepsel, ‘ırk ve inanç kökenli’ farklı aidiyetlerdir. Kıyaslamaları
bile yapılamaz, aynen bir futbol maçı, bir et lokantası gibi! Irkçılık tuzağına
düşerek kendine farklı anlamlar yükleyenler, Ortaçağa dönmüş olurlar.”
Güler böyle konuşsaydı kolay anlaşılırdı.
Ama herhalde artık anlamsız sahte demokratlardan, terörle siyasal söylemi
harmanlayanlardan o kadar bıkmış ki, yanlış yerde, yanlış zamanda patlayıverdi!
Peki kaos nasıl
çıktı? AKP’lilerin her fırsatta CHP’nin eski faşist diktacı, ırkçı
söylemlerinden kopamadığı iftirasını yaymak için kuyrukta beklediklerini
biliyoruz. Tabii bu kavram kargaşasını hemen kullandılar. Ayrıca bir sürü sözde medyacı da
malum “anti-laikçi/anti-ulusalcı” kadro olarak dört koldan işe giriştiler, “Türkler kürtlerden üstündür’ dedi” diye
yayagaraya başladılar! Böylece onların da yumurtladıkları her inciyi “müşahede
etme” fırsatımız oldu. Bunlar arasına karışarak “kargaşadan üzerime toz bulaşmasın” diye hareket eden “bizden” bazı
isimlere şaşırdığımı ifade etmeliyim. Bir de 2. Cumhuriyetçi olup, yıllardır
köksüz demokratçılık oynayan profesörler var. Mesela “Fettullah Hoca’nın Abant platformlarında çalışmış” Mete Tunçay.
Kendisine de hiç şaşırmadım. Beyefendi Milliyet’te tam sayfa yayınlanan
fiyakalı röportajında, kendi profesörlük apoletlerini tıknaklarıyla sökmüş.
Mesela ulusalcılığın sosyal demokrasiyle bağdaşamayacağını buyurmuş. Herhalde
biraz deşsek, kürtçülerin veya Fethullahçıların nasıl sosyal demokrasiyle bağdaşabileceğini
şakır şakır anlatacak! Birileri Tunçay’a açıkmalı ki, Türk ulusu çatısı altındaki
her insanımız, nasıl Fenerli veya GSaraylı olabiliyorsa, sosyal demokrat,
kapitalist, veya komünist de olabilir.
Ulus devlete yani ırkçı aidiyet merakı olmayan devlete mensup herkesin, özgürce
siyasal bir söylemi olur. Zaten sosyal demokrat bir insan, kültürel zenginlik
anlamında farklar dışında kimsenin ırk, mezhebiyle ilgilenmez. Yani “ulus
devleti” kabul etmek anlamında “ulusalcı” olmayan bir insan tabii ki ne
demokrat ne eşitlikçi ne de sosyal demokrat olabilir! Mete Beyin gaflarının
yanıtı bu sütuna sığmaz. Milliyet’ten tam sayfa yanıt hakkı bekliyorum. “Ülkeyi ne müminlerin ne de laikçilerin
yönetmesini istemem” diyen beyefendinin kafası hep karışık kaldı ve islami
siyasetlerin yani “müminlerin” önünü açan kilit beyin yıkayıcılardan biri
olarak tarihe geçti.
Uzun lafın kısası, ilkokulda öğrenip
belleğimize geçirmiş olmamız gereken temel kavramlar, bu kafayla daha bizleri
böyle ömür boyu tırmalar… Biz de daha çoook
ağlarız, gülünecek halimize!
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.