5 Şubat 2013 Salı

“ULUS” TARTIŞMASIYLA İLKOKULA DÖNMEK! / Bedri Baykam / 5 Şubat 2013 tarihli Cumhuriyet makalesi..



            Bu yazıyı utanarak yazıyorum. Hani eskiden ilkokullarda okuma-yazmayı sökenlere kırmızı kurdela takılırmış ya… İşte o kurdelayı lise 3’de hala takamayanların aralarında yaptıkları ”edebiyat” (!) tartışmalarını dinliyor olsanız, ne hissederdiniz? Bu söylediklerim yalnız Birgül Ayman Güler’in yarattığı polemik alanı ile ilgili değil. Çok öncesine dayanıyor. Geçen hafta haber kanallarından birinde bir aklı-evvel çıktı dedi ki: “İyi oldu, Güler sayesinde bu ulus ve milllet konuların tartışıyoruz”. Bir başka “ulema” da çıktı ”İyi oldu, CHP’nin içindeki cerahat patladı” dedi. Demek ki bu arkadaşlar “kırmızı kurdelalık” olamayışlarının ötesinde, yıllardır duyduklarını da anlamıyorlar. Bir kere bu “Allahlık Ali Bey” tartışmalar 20 yıldır, Siyaset Meydanlarından, Ateş Hatlarına kadar 1001 kanalda, milyon kere deşildi. “Ne Mutlu Türküm Diyene” cümlesini, üniversite bitirip de kurdela takamayanlara binlerce kere anlatmaya çalışmış biri olarak maalesef iyi biliyorum.
            Hayatta herkese herşeyi söyleyebilirsiniz, nasıl söylediğinize bakar. Haklıyken haksız çıkabilirsiniz. Haksızken zeytinyağı gibi yüzeye çıkabilirsiniz. Güler, içerik olarak doğru olan bir fikri, kitapta yazabilecek en kötü cümlelerle, en hatalı vücut dili ve ses tonlamasıyla, üstelik TBMM kürsüsünden yaptı.
          Güler’in demeye çalıştığı şuydu: “Türk ulusu veya Türk milleti olarak adlandırdığımız kavram, bir üst çatıdır. Bu çatının içinde Türk, Kürt, Laz, Rum, Ermeni, Arap, Musevi, Alevi, Sünni, Ateist yani her ırk, her köken, her dinsel grup ve her karışımdan insan var. Burada, bu üst çatının içinde yer alan herkes eşit ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık aidiyeti ile bağlanmış birer ferttir. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ cümlesi, etnisite değil, bu ortak vatandaşlık bağlarının ifadesidir. Şimdi bu çatının içinden her hangi bir etnisiteyi öne çıkarıp, bu üst çatının kendisinden ve ne ifade ettiğinden daha önemli anlamlar yükleyemezsiniz. Biri üst bir siyasal, sosyal ortak aidiyet bağıdır; diğeri etnik, dinsel, mezhepsel, ‘ırk ve inanç kökenli’ farklı aidiyetlerdir. Kıyaslamaları bile yapılamaz, aynen bir futbol maçı, bir et lokantası gibi! Irkçılık tuzağına düşerek kendine farklı anlamlar yükleyenler, Ortaçağa dönmüş olurlar.”
           Güler böyle konuşsaydı kolay anlaşılırdı. Ama herhalde artık anlamsız sahte demokratlardan, terörle siyasal söylemi harmanlayanlardan o kadar bıkmış ki, yanlış yerde, yanlış zamanda patlayıverdi!
Peki kaos nasıl çıktı? AKP’lilerin her fırsatta CHP’nin eski faşist diktacı, ırkçı söylemlerinden kopamadığı iftirasını yaymak için kuyrukta beklediklerini biliyoruz. Tabii bu kavram kargaşasını hemen  kullandılar. Ayrıca bir sürü sözde medyacı da malum “anti-laikçi/anti-ulusalcı” kadro olarak dört koldan işe giriştiler, “Türkler kürtlerden üstündür’ dedi” diye yayagaraya başladılar! Böylece onların da yumurtladıkları her inciyi “müşahede etme” fırsatımız oldu. Bunlar arasına karışarak “kargaşadan üzerime toz bulaşmasın” diye hareket eden “bizden” bazı isimlere şaşırdığımı ifade etmeliyim. Bir de 2. Cumhuriyetçi olup, yıllardır köksüz demokratçılık oynayan profesörler var. Mesela “Fettullah Hoca’nın Abant platformlarında çalışmış” Mete Tunçay. Kendisine de hiç şaşırmadım. Beyefendi Milliyet’te tam sayfa yayınlanan fiyakalı röportajında, kendi profesörlük apoletlerini tıknaklarıyla sökmüş. Mesela ulusalcılığın sosyal demokrasiyle bağdaşamayacağını buyurmuş. Herhalde biraz deşsek, kürtçülerin veya Fethullahçıların nasıl sosyal demokrasiyle bağdaşabileceğini şakır şakır anlatacak! Birileri Tunçay’a açıkmalı ki, Türk ulusu çatısı altındaki her insanımız, nasıl Fenerli veya GSaraylı olabiliyorsa, sosyal demokrat, kapitalist,  veya komünist de olabilir. Ulus devlete yani ırkçı aidiyet merakı olmayan devlete mensup herkesin, özgürce siyasal bir söylemi olur. Zaten sosyal demokrat bir insan, kültürel zenginlik anlamında farklar dışında kimsenin ırk, mezhebiyle ilgilenmez. Yani “ulus devleti” kabul etmek anlamında “ulusalcı” olmayan bir insan tabii ki ne demokrat ne eşitlikçi ne de sosyal demokrat olabilir! Mete Beyin gaflarının yanıtı bu sütuna sığmaz. Milliyet’ten tam sayfa yanıt hakkı bekliyorum. “Ülkeyi ne müminlerin ne de laikçilerin yönetmesini istemem” diyen beyefendinin kafası hep karışık kaldı ve islami siyasetlerin yani “müminlerin” önünü açan kilit beyin yıkayıcılardan biri olarak tarihe geçti.
           Uzun lafın kısası, ilkokulda öğrenip belleğimize geçirmiş olmamız gereken temel kavramlar, bu kafayla daha bizleri böyle ömür boyu tırmalar… Biz de daha çoook ağlarız, gülünecek halimize!

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.