Bu yazımı can dostum Bedri BAYKAM’a ithaf ediyorum….
SİLİVRİ KONUŞMALARI – 41
Barışın sembolü “Beyaz Güvercin” tablosunu henüz yapmamıştı !
Sanat yaşamının ilk yıllarıydı.
Yoksulluk ve özlem onu rahat bırakmadığı için 1907’de gittiği Fransa’da ancak yedi yıl kalabildi.
Keder ve hüznü mavinin tonlarıyla yansıttı. Aklı bir karış havada olan insanların duygularını ise pembe ve gri renklerle anlattı. Sirk yaşamını yansıtan resimler yapmıyordu artık.
Avignonlu kızları pipo içen adamı resmetti. Ayna önündeki kız tablosunu yapmadan iki yıl önce Kırmızı Koltukta Oturan Çıplak tablosunu yapmıştı. Dünya sanat çevresinde tanınan bir isim olmaya başladı.
15 yıl Kuzey Afrika’daki İspanyol sömürge birliklerinde görev yapan Francisca Franco ülkeye döneli dört yıl olmuştu ki 1931 yılın da İspanya’da krallık yönetimi son buldu. Cumhuriyet ve laiklik yanlıları seçimle iş başına gelince ayrıcalıklı durumlarını kaybedeceklerini anlayan patronlar ve papazlar Cumhuriyetçilere karşı savaş açıp Franco’yu da baş komutan ilan ettiler. 1936 yılına gelindiğinde dinciler, faşist siyasal guruplar ve Franco ülkeyi üç yıl sürecek ve benzeri görülmemiş bir kanlı iç savaşın içine sokmuşlardı.
Franco, Hitlerle gizlice anlaşarak cumhuriyetçilerin yoğun olarak yaşadığı İspanya’nın Guernica şehrini bombalamasını istedi. İç savaş belasıyla uğraşan insanların üzerine Hitlerin uçakları bomba yağdırıp şehri yerle bir etti.
Picasso insanların acılarını yansıtan ve savaşa olan nefretini devasa boyuttaki Guernica tablosunu yaparak ortaya koydu. Hitler Picasso’dan korkmuştu. İşgal ettiği Fransa’da bu tablosunu ve başka sergiler açmasını da yasakladı.
1 milyondan fazla insan öldürdükten sonra Franco İspanya’nın diktatörü olmuştu. Picasso asla bir adım bile gerilemediği gibi yaptığı resimlerle ve dünya kamuoyunu aydınlatan toplantılarla Franco’nun kâbusu oldu. Franco’nun cinayet örgütü Falanj bile onu korkutamadı.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşların da milyonlarca sivil ve asker ölmüş, şehirler harabeye dönmüştü. Savaş baronlarına meydan okuyup onları lanetlediği için, çevresi ve bazı sanatçılar Picasso’nun, lüzumsuz ve kendisini ilgilendirmeyen konularla uğraştığını söylemeye başladılar.
Bu korkakça yapılan dedikodulara, Picasso 25 Mart 1945 tarihli Les Letters Françaises dergisinde yayınladığı isyan dolu bildirisiyle cevap verdi:
Bir sanatçı nedir dersiniz?
Ressamsa yalnız gözleri, müzisyense yalnız kulakları, ozansa kalbinin her katında bir lir, ve hatta boksörse yalnız adaleleri olan bir ahmak mı?
Tersine aynı zamanda siyasal bir kişidir sanatçı!
Bütün varlığıyla tepki göstermesi gereken, acıklı, keskin, mutlu olayların karşısında her an bilinçli olması zorunlu bir kişidir sanatçı.
Başkalarına karşı ilgi göstermeden yapabilir mi kişi… Kendisine bol bol canlılık getirenlerden kopabilir mi?
Resim, odaları süslemek için yapılmamıştır. Resim, düşmana karşı saldırıda ve savunmada kullanılması gereken bir savaş silahıdır!..
Picasso’nun bu sözlerinin üzerine ne söylenebilir?
Bencilliği ve çıkarı için başka insanları sömürenler düşmanımızsa, kalpazan ve hırsızların davetine koşarak giden ve haram lokmayı afiyetle yiyenlere siz sanatçı mı diyorsunuz?
Picasso, 1949 yılında Paris’te ilk kez toplanan “Barış Kongresi” için, “Beyaz Güvercin” tablosunu yaptı. O tablo kongrenin afişi olarak kullanıldı ve barışın sembolü oldu.
Beyaz Güvercin 1949’dan beri savaş karşıtı olarak kanat çırpmaya devam ediyor.
Sinsi bir savaşın içinde kıvranan ülkemizde Picasso gibi düşünen ve davranan sanatçılarımız yok mu?
Elbette var!..
Can dostum Bedri BAYKAM sanatı ve yazılarıyla insafsızlığa, vicdansızlığa ve haksızlığa karşı savaşıyor.
“İçim Parçalanıyor” sergisinin tablolarını yenebilecek bir silahı teknoloji ve insan aklı henüz icad edememiştir. Düşmanı paramparça eden birer anıtsal savunma silahıdır BAYKAM’ın tabloları.
Can yoldaşım Bedri BAYKAM’ın “Tarihin Röntgencisi” adıyla yeni bir sergi açtığını öğrendim. Sanatsal taarruzunu Ankara, Siyah-Beyaz Galeride başlatmış. İstanbul Piramid Sanat merkezinden sonra 26 Şubat – 24 Mart tarihlerinde Paris, Lavignes Bastille Galeri’de olacak. Türkiye’deki ideolojik soykırımın korkunç yaralarını yansıttığı tablolarıyla dünyaya haykıracak: Türkiye’de olanları görün, bizdeki yangın sizi de yakar, diyecek!..
Picasso, Beyaz Güvercini barış sembolü olarak dünyaya armağan etti…
Bedri BAYKAM, Leonardo da Vinci’nin doğum günü olan 15 Nisan’ı Dünya Sanat Günü olarak dünyaya armağan etti…
Asker ve sanatçı dostum Erol YILDIRIM, “Sarı Duvarlar” resim sergisiyle dostluğun, vefanın ve insan ruhunun çaresizlik karşısında çılgın dalgalar gibi nasıl savrulduğunu yansıttı tablolarına…
Ve benim canımın sultanı dostlarım Betül, Şebnem, Makber ve Miraç hanımlar; Murat VEHBİ ve Peyami ÇİMEN can kardeşlerim de martı seslerini özgürlüğün simgesi olarak dünyamıza kattılar.
Martı seslerini her duyduğunuzda Silivri ve Hasdal’daki Vatanseverleri Hatırlayın afişleriyle tarihin karanlığına ışık tuttular…
Resim, bir saldırı ve savunma silahı değilse, duvar süsü olmaktan başka ne işe yarar?
06.02.2013
“UNUTMA!
Savaşı Mustafa Kemal Kazanacak”
Ali ÖZOĞLU
1 No’lu cezaevi
B 3 Üst Tecrit Hücresi
SİLİVRİ / İSTANBUL