2 Kasım 2010 Salı

CHP: “RADİKAL HAMLE” NEDİR, NE DEĞİLDİR? / Bedri Baykam / 2 KASIM 2010 TARİHLİ CUMHURİYET GAZETESİ MAKALESİ..

CHP: “RADİKAL HAMLE” NEDİR, NE DEĞİLDİR?        Bedri Baykam

         Bu yazıyı okumadan önce derin nefes alın ve size “dayatılmış” tüm önyargılardan uzaklaşın. Ardından kemerlerinizi bağlayın ve uçuşa hazır olun! Bu makale, CHP’ye ve onun kapsama alanına “radikal”, farklı bir “yaşam siyasası” önerecek. Bu sunumun başarı garantisi? Tabii ki yok. Ama en azından insanlığın ve Türkiye’nin bu evresine yakışan bir hamle denenmiş olur. Çünkü kesin nokta şu: Bu gidişat CHP’yi tartışmasız eriterek uçuruma taşıyor. Yani “2. yarı taktik değişmezse” bir alternatif bile deneyemeden acı son kapıda…
         İlk hatırlayacağınız canlı örnek şu olsun: Hani bir ay kadar önce Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın, kentte bira içilen bir festival düzenleyip genç manken kızlarla kol kola dansettiği ve “tepki gören” sahne var ya? İşte CHP ve hatta Türkiye’nin kurtuluşuna ışık tutabilecek hamlenin prototipi o güzel anda saklı…
         Öncelikle buradan üstüne basarak belirteyim: Bu ülke 20 yıldır alıştırıla alıştırıla delirtildi. 29 Ekim günü yaşadıklarımız, bu raydan çıkışların yan ürünü görüntüler. Ben delirmedim, bu dayatılanları kabul etmiyor ve bunlara “alışma”nın da, kalıcı bir demokrasi altyapısı oluşturacağına inanmanın da bilinçsizlik olduğunu biliyorum.
         CHP kurmayları, ilahiyatçı Prof. Çakmak’ın CHP’nin bundan sonra “muhafazakar, mütedeyyin” Türkiye’nin sesini dinlemesi için Abant’ta yaptığı konuşma hakkında “dayak yedik” sözleri ile manşete taşınan bir hayranlığı ifade ettiler…
         Peki soruyorum: “Bu mudur?” CHP’nin “değişmesi”, radikalleşmesi, muhafazakarlığa ne kadar kucak açtığıyla mı belirlenecek? Yoksa bu önerilen, tersine özünden uzaklaşan, kendisi olamayan bir tipolojiye ayna önünde mahcubiyetle alışmaya çalışan, iç organı değiştirilip doku uyuşmazlığından ölüm bekleyişine geçen CHP mi?
         Evet, CHP içinde başörtülü kadınlarımız var. Tabii olabilir. AKP’nin yanlışlarını gören herkes aynı saflara gelmelidir. Ama esas soru şu: Sen ne öneriyorsun, hangi yaşam tarzına gençleri özendiriyorsun? CHP, AKP’nin “Kapanan Türkiye=Demokrasi” iddiasının çarpık mantıklı kalasları altında kalırsa, yıkılır gider. Aynen ANAP ve DYP’nin yaşadığı çöküş gibi! O zaman da “teomedyokrasi” kalkıp “yeterince kapanmadınız ondan kaybettiniz, bir dahaki sefere daha da türbanlanın” (!) diye yorum yapar, bıyık altından gülerek!
         Ana konumuz aslında şu: Din uğruna bütün dini gerekleri yerine getirenler, zevklerden feragat etmek peşinde değiller. Tam tersine ölüm sonrasında her türlü mutlulukla cennette mükafatlandırılacaklarına, birbirinden güzel “iri siyah gözlü, çadırlara kapanmış, saklı inciler gibi, onları ne cin kirletmiştir ne de insan” denilen hurilerle, refah içinde sonsuza kadar yaşayacaklarına inanıyorlar. Öte yandan nimet dünyasından talepleri daha mütevazı olan başkaları ise, bu dünyanınkilerle yetinerek flörtü, alkolü, felsefe ve sanatı, düşünmeyi ve kahkaha atmayı “şimdi, burada” yaşamak istiyorlar. Onlara da kimse itiraz edemez ve bütün kavga esasında buradan çıkıyor!
         Yani CHP, nasıl bir yaşam tarzı mı önermeli? Mesela yaz kamplarında kız erkek beraber sahillerde geçirilen seminerler, Genel Merkez’in düzenleyeceği Bulutsuzluk Özlemi, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram,  Özlem Tekin, Şebnem Ferah’tan dev konserler, CHP ilçelerinin tüm yurtta sporu, dansı, sanatı, müziği, hatta güzellik yarışmalarını öne çıkaran neşe, estetik ve keyif dolu faaliyetleri öne sürmeleri… Yani tüm dünyevi güzellikleri kendinden emin bir şekilde ülkenin dev gençlik kitlesine sunmaya kararlı güleç bir parti görmemiz lazım artık… Üniversite yerleşkilerinde akşamüstü açık nezih café-barları, erotik kanalları savunan, devlet denetiminde randevuevlerinin serbest bırakılmasının ülkenin kanayan yarası olan ensest, tecavüz, zoofili ve korkunç çocuk cinayetlerinin önüne geçecek yegane formül olduğunu anlamış, gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan cesur, çağdaş bir CHP! Yoksa ancak yok oluş hızını yavaşlatırlar!
         Lütfen bana kalkıp “diğer siyasi değerleri” hatırlatmayın! Onları zaten doğduğumuzdan beri savunuyoruz: Hakça paylaşım, özgür basın, insan hakları, laik eğitim, sendikal haklar, yolsuzlukla mücadele, ırkçılıkla mücadele ve diğerleri…
         1940’larda CHP yayını Ulus’un, kapaktan tam sayfa modern Türk ressamlarının nü resimlerini halka sunduğunu ve siyaseti bunun sonrasına aldığını hatırlatsam, bilmem “öze dönüş”ü daha iyi anlatabilir miyim?    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.