13 Ağustos 2020 Perşembe

BAKIN, CHP NASIL BÖLÜNMEZ! | Bedri Baykam | 13.08.2020

Sorular üstüme yağıyor: “İnce, parti kuracak mı?”, “Niye partiyi bölüyor? Kendine ve partiye yazık etmiyor mu?” “CHP’den yüzde kaç oy götürür?”, “İnce’nin parti içinde mücadele etmesi daha doğru değil mi?”

Yanıtlar beynimde bazen değişerek şekilleniyor. Siz bu satırları okurken, yani perşembe sabahı, Muharrem İnce basının önünde tüm bu konulara açıklık getirecek. Dolayısıyla yazdıklarımız, her an güncelliğini kaybedebilir. İnce, geçen haftaki kararında ısrarcı olup “Yıl başına kadar parti kuracağım” da diyebilir, “Ben onu demek istemedim, oyumu %31’den %51’e çıkaracak yeni bir harekete başladım onu paylaşmak istiyorum” da... Bunları zaten yaşayarak öğreneceğiz. Boşuna tahmin yürütmeyelim, çünkü Türkiye’de yüzyıl yorgunu siyasi virajlar ve çıkmazlarla güncel veriler buluşurken lider adayları da anlık stresler içinde hangi yoldan yürüyecekleri konusunda fikir değiştirebilirler.

CHP’nin bölünmesinin gündeme gelmesi dahi hoş değil tabii ki. 92 yaşındaki annem, sıkıntıdan uyuyamıyor. Arada ben de ondan fırça yiyorum, “Siz deli misiniz, niye mani olmuyorsunuz?” şeklinde… 10. yıl nutkunu meydanlardan canlı dinlemiş, CHP Gençlik ve Kadın Kolları’nın kuruluş süreçlerini, 27 Mayıs devrimini içinden yaşamış bir insanın, ne bugün Türkiye’nin yaşadıklarına o meşhur Z kuşağı gibi uzaktan ve soğukkanlı bakmasını bekleyebilirsiniz, ne de Kılıçdaroğlu gibi “giden gider, kalan sağlar bizimdir” söylemine girmesini…

Aslında, genç yaşından beri CHP’de siyaset yapan İnce, şayet partiden ayrılsa, en çok kendisi üzülür. O duygusallık içinde kendini ailesinden soyutlanmış hissedebilir, ki bu da çok insancıl bir duygudur.

CHP’ye bunları yaşatmak, gerçekten yazık. Kılıçdaroğlu, neden parti içi gerçek demokrasiden bu kadar korkuyor? Özgüven eksikliği mi, yoksa Türkiye’nin değişmez hastalığı olan koltuğa yapışma sendromu mu? Bir tek şey kesin...Bugün İnce hangi kararı açıklarsa açıklasın, günümüz CHP’sinin her türlü demokratik etik anlayıştan uzak yönetim mantığı böyle süremez!

CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin ve SHP eski Genel Başkanı Karayalçın’ın, Kılıçdaroğlu ile temasa geçmeleri bizlerde öncelikle partinin bölünmemesi için gösterilen bir çaba olarak yansıdı. Ancak Karayalçın’ın görüşme sonrası “şantaj”dan bahseden İnce karşıtı açıklamaları beni şaşırttı, her ne kadar sonra “Ben öyle demek istemedim” diye dönüş yapsa bile… (Bu arada arşivler, Karayalçın’ın 2001’de CHP’den istifa edip 2002’de yeniden SHP’yi kurmasını hatırladı.)

CHP’de esas duyulan ihtiyaç, bir an önce liderlik sultasına son verecek bir tüzük değişikliğine gidilmesi. Mesela bence Muharrem İnce kimseden cumhurbaşkanlığı adaylığı garantisi istemez. Ama cumhurbaşkanı adayını CHP’nin tüm üyelerinin kendi oylarıyla seçmesinin garantisini ister! Ki bu da en doğal hakkıdır, zaten partinin bu şekilde yönetilmemesi gerçekten 21. yüzyıla hiç mi hiç yakışmamaktadır!

Çözüm, Kılıçdaroğlu’nun partinin tüm adaylarını belirleyecek ve sürekli kendisini seçtirecek yönetim modelinden uzaklaşmayı kabul edebilmesinden ibarettir. Derhal yapılacak bir kurultayla, bir sıfata erişecek her örgüt üyesini, sadece o bölgenin tüm üyeleri seçerse, CHP hiçbir şekilde bölünmez. Yoksa bugünkü anlayışla, CHP ne uzar, ne kısalır, devrimini yapamadan güdük kalır. CHP’yi firesiz kurtaracak yegane formül, tüzük devrimidir.


KORKUYORUM, THY ATEŞLE OYNUYOR

Uçağa bindiğinizde, sizi en çok ilgilendiren konu nedir? Sandviç ya da kahvenin kalitesi mi? Yoksa… sağ salim gideceğiniz yere iniş yapmak mı? Ben yanıtınızı biliyorum.

Şu günlerde uçağa biniyorsanız, şunu bilmelisiniz ki ne yazık ki pilotlarınız son derece rahatsız. Maddi ve manevi çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar ve uçağa binerken hiçbir sükunetleri, rahatlık veya huzurları kalmadı. Pandemi başladığından beri, pilotlar maaşlarının sadece yüzde onunu alıyorlar! Kimi pilotlar, mecburen çocuğunu okuduğu kolejden geri çekti, kimisi ev almıştı ve bugün çaresizlikten kıvranıyor. Lütfen kendinizi onların yerine koyun, okuyan çocuğunuzun cep harçlığını veremediyseniz, evinize bankalardan icra kağıtları geliyorsa, aile hayatınız çatırdıyorsa, siz o uçağı rahatça göklere çıkarabilir veya indirebilir misiniz? Allaha şükür sevgili pilotlarımız bunu alınlarının akıyla yapmayı sürdürüyorlar. Ancak maalesef yaşam tecrübesi bunun sonsuza dek süremeyeceğini gösteriyor. “Bugün insan güvenliği hiçe sayılıyor, 5 dakikalığına konsantrasyonunuzu kaybederseniz uçakta güvenlik yok olur” diyor bana bir pilot dostum. Peki o zaman biz neyi bekliyoruz? Bir kaza olmasını ve ardından gerekçelerin araştırılmasını mı?

Bakın, burada konu particilik değil. Bu yazıyı yazma sebebim AKP’yi yıpratmak değil. Acilen bir hatadan dönülmesini ve belki böylece korkunç bir kazanın yaşanmasını engellemeye çalışmak. THY’nin bugünkü yönetimindeki isimlerin büyük çoğunluğu, ilginç bir şekilde Kartal İmam Hatip Lisesi’nden geliyor. Tabi liyakat açısından insan bunun gerekçelerini çok merak ediyor. Konu hava yolları olduğunda işin en önemli tarafı insanın güvenliğine dokunması, her gün 10 binlerce yolcu uçuyor. Lütfen biraz empati yapın: Pilotsunuz, uluslararası prestije sahip resmi hava yolunda çalışıyorsunuz ve birden maaşınız yüzde 10’a iniyor! Ayrıca sürekli bir mobbing yaşandığı da bana aktarılan veriler arasında. Dünyada böyle uygulaması olan bir şirket yok!

THY’nin parçası olduğu Star Alliance grubunun lider şirketleri de kimseyi işten çıkarmadı. Bu arada bu maaş kesintisinin dışında Türk pilotlar günde 12 saatin üzerinde uçmaya zorlanıyorlar ve şaşırarak öğrendiğime göre artık pazar mesaileri veya otoyol ücretleri de kesilmiş durumda, aynı şekilde senede aldıkları dört ikramiye de iptal olmuş. Pilotlarımız greve de gidemezler çünkü 2012’de grev hakları iptal edilmiş. Bu arada mesela kadın hosteslerin kırmızı ruj sürmeleri artık yasak (yoksa yönetim bütün erkeklerimizi boğa mı zannediyor?) ve tüm personelin sosyal medya hesapları didik didik ediliyor. Konuyu siyasallaştırmak istemediğim için buna benzer detaylara girmek istemiyorum.

Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu ITF, 5 Ağustos’ta THY’yi uyardı ve acilen Hava-İş ile pazarlık masasına oturma çağrısı yaptı. Çünkü onlar konunun ne kadar büyük ve ivedi can riskleri taşıdığını herkesten daha iyi biliyorlar! Sayın Ulaştırma Bakanı veya Sayın Erdoğan acilen THY yönetiminin yaptıkları bu ağır hataya müdahale etsinler. Onlar bunu yapmıyorlarsa, muhalefet partileri derhal konuyu parlamentoya taşısınlar. Mühim olan bunları başımıza bir kaza gelmeden gündeme almamız! Çünkü insanlık, mantık ve uygarlık zaten bunu gerektiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.