Son
senaryo şöyle: Dikkatsiz politikacılar bize özensiz bir yasa taslağı sunmuşlar,
sonra devletin zirvesinden gelen beyaz atlı prens, halkının büyük tepkisini
görünce “olmaz böyle yasa, çekin bakalım geri!” demiş. Onun sayesinde
kadınlarımız ve halkımız bu felaketten kurtulmuş!
Hazmetmeye
hazırsanız, size sunulan bu haftaki mönümüz bundan ibaret... Midenize oturmadan
afiyetle yiyebilirseniz, ne mutlu size!
Yaşanan
o ucube ötesi “tecavüz meşrulaştırma yasası” son 10 günün veya iki haftanın
gündemi sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz... Konumuz ortaçağ ile aydınlanmanın
bitmek tükenmek bilmeyen hesaplaşması... Konumuz, TÜBİTAK’ın başına imam
hatipli atama yarışına girenlerle, bilimin ışığına inananların çarpışmasıdır.
Konumuz “dünya dönüyor” diyenlerle, buna “tövbe de!” diye saldıranlar
arasındaki büyük kavgadır. Konumuz kadınları kara çarşafa sarmalayıp kendisine
hiç bir bağımsızlık hakkı tanımadan, onu babadan damada, oradan da oğluna
devreden anlayışın, kadın ve erkek eşitliğini savunan ve herkesi özgür bir
insan olarak görenlerle olan kavgasıdır. Konumuz sokakta hakkını arayan
annelere veya üniversiteli kızlara copu, dayağı ve gaz bombalarını reva
görenlerle, onları demokrasimizin temel taşı olarak görenler arasındaki
kavgadır. Konumuz “flört fahişeliktir” diyenlerle, flörtün tüm insan
ilişkilerinin temeli olduğuna inananlar arasındaki uçurumdur. Esas konumuz
kadın, aşk, hatta insan figürü içeren heykellere saldırıp put olarak
görenlerle, sanat eserlerine saygı duyanlar arasındaki timsahlı derelerdir.
Konumuz kadın sesini haram görüp kadın kahkahasına katlanamayanlarla, kadınları
sosyal hayatın her noktasında görmek isteyenlerin kavgasıdır. Konumuz 19 Mayıs kutlamalarında
genç kızların etek giymelerine dayanamayanlarla, onları Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
doğrultusunda devrimlerin bekçisi olarak görenler arasındaki anlayış farkıdır. Konumuz,
“babanın kendi kızına şehvet duyması haram değildir” diyerek ensesti neredeyse
sevap göstermeye kalkanlarla, çocuklarını buna benzer sapık düşüncelerden
korumaya çalışan insanlar arasındaki uzlaşmasız kavga alanıdır. Konumuz utanç
verici bir şekilde zorla bütün liseleri imam hatipleştirmeye çalışan çürümüş
beyinlerle, özgür, çağdaş, Atatürkçü eğitim arasındaki 100 yıllık kavgadır. Esas
konumuz Tophane’de galerilere saldıran anlayışla, o saldırganların “böyle
şeyleri büyütmeye gerek yok, tanırım o çocukları” diyerek mazur göstermeye
çalışanlar arasındaki 1000 yıllık algı farkıdır. Konumuz dini kullanarak, kan
dökerek işgal ettikleri topraklarda öldürdükleri insanların karılarını
kızlarını cariye yapan DAEŞ teröristleri hakkında yıllardır ağzını açamayan
zavallılarla, Kemalist güçlerin yobazlıkla göğüs göğüse mücadele eden tavrının
farkıdır. Konumuz kürtajı toptan yasaklamaya kalkanlarla, karar verme hakkını
savunan insanların farkıdır. Ana konumuz tecavüze uğradıktan sonra kürtaj
isteyen kadınlara “çocuk niye ölsün, o kadınlar ölsün. Devlet çocuklara nasıl
olsa bakar” diyenlerin yüz kızartıcı kavgasıdır. Konumuz kafası kesilerek
vahşice öldürülen genç bir kızın ardından acılı ailesi hakkında “kızlarına
sahip çıksalarmış” demeyi insanlıklarına yedirebilenlerin yarattığı vicdansız
ortamdır. Konumuz hakim karşısında kravat takıp terbiyeli konuşan toplu tecavüz
sanıklarına iyi hal indirimi vermeyi akıl edebilenlerin cirit attığı içler acısı
yeni Türkiye’dir.
KONUMUZ LAİK,
ATATÜRKÇÜ TÜRKİYE’NİN AYDINLIĞINA, ÖZGÜRLÜĞÜNE KATLANAMAYANLARDIR
Konumuz, “kadınlarımızın ve genç kızlarımızın
mağduriyetini kaldırma” iddiasıyla, tecavüzü aklamaya çalışan güruhun ortaçağ
beynidir. Konumuz Atatürk devrimlerini kaldıramayan ve her yerden sinsi
taktiklerle adını çıkartmaya kalkışan aklı-evvellerin kirli dünyasıdır. Konumuz
irticayı tehdit olmaktan çıkararak demokratlaştıklarını iddia edenlerin gaflet
ve ihanetidir. Konumuz laikliğe inanan insanlarımızdan “laikçi” diye bahsederek
onları aşağıladığını sananların yarattıkları cerahat dolu dünyadır. Konumuz
türban ve kapanma hakkını demokrasi kriteri olarak ilan eden çarpık anlayışın
tutarsız dünyasıdır. Konumuz yalnız bırakılan kadınların davulcuya ya da
zurnacıya kaçacağına inanan ve onların evinin süsü olmaları gerektiğini düşünen
çarpık beyinlerdir. Konumuz, kadınların siyasi, sosyal, bedensel
bağımsızlıklarını ve cinsel haklarını, akıllarına bile getiremeyenlerin örümcek
ağlarıyla kuşatılmış beyinlerdir. Konumuz tecavüze uğramış küçük kızları artık
“çürük mal” olarak gören ve onları sözde kurtarmak için “bari tecavüzcüsüne
hediye edelim”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.