24 Kasım 2016 Perşembe

BU TECAVÜZ YASASI, YOBAZLIKLA IŞIĞIN ÇARPIŞMASIDIR! | Bedri Baykam | 23.11.2016


Son senaryo şöyle: Dikkatsiz politikacılar bize özensiz bir yasa taslağı sunmuşlar, sonra devletin zirvesinden gelen beyaz atlı prens, halkının büyük tepkisini görünce “olmaz böyle yasa, çekin bakalım geri!” demiş. Onun sayesinde kadınlarımız ve halkımız bu felaketten kurtulmuş!
Hazmetmeye hazırsanız, size sunulan bu haftaki mönümüz bundan ibaret... Midenize oturmadan afiyetle yiyebilirseniz, ne mutlu size!
Yaşanan o ucube ötesi “tecavüz meşrulaştırma yasası” son 10 günün veya iki haftanın gündemi sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz... Konumuz ortaçağ ile aydınlanmanın bitmek tükenmek bilmeyen hesaplaşması... Konumuz, TÜBİTAK’ın başına imam hatipli atama yarışına girenlerle, bilimin ışığına inananların çarpışmasıdır. Konumuz “dünya dönüyor” diyenlerle, buna “tövbe de!” diye saldıranlar arasındaki büyük kavgadır. Konumuz kadınları kara çarşafa sarmalayıp kendisine hiç bir bağımsızlık hakkı tanımadan, onu babadan damada, oradan da oğluna devreden anlayışın, kadın ve erkek eşitliğini savunan ve herkesi özgür bir insan olarak görenlerle olan kavgasıdır. Konumuz sokakta hakkını arayan annelere veya üniversiteli kızlara copu, dayağı ve gaz bombalarını reva görenlerle, onları demokrasimizin temel taşı olarak görenler arasındaki kavgadır. Konumuz “flört fahişeliktir” diyenlerle, flörtün tüm insan ilişkilerinin temeli olduğuna inananlar arasındaki uçurumdur. Esas konumuz kadın, aşk, hatta insan figürü içeren heykellere saldırıp put olarak görenlerle, sanat eserlerine saygı duyanlar arasındaki timsahlı derelerdir. Konumuz kadın sesini haram görüp kadın kahkahasına katlanamayanlarla, kadınları sosyal hayatın her noktasında görmek isteyenlerin kavgasıdır. Konumuz 19 Mayıs kutlamalarında genç kızların etek giymelerine dayanamayanlarla, onları Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi doğrultusunda devrimlerin bekçisi olarak görenler arasındaki anlayış farkıdır. Konumuz, “babanın kendi kızına şehvet duyması haram değildir” diyerek ensesti neredeyse sevap göstermeye kalkanlarla, çocuklarını buna benzer sapık düşüncelerden korumaya çalışan insanlar arasındaki uzlaşmasız kavga alanıdır. Konumuz utanç verici bir şekilde zorla bütün liseleri imam hatipleştirmeye çalışan çürümüş beyinlerle, özgür, çağdaş, Atatürkçü eğitim arasındaki 100 yıllık kavgadır. Esas konumuz Tophane’de galerilere saldıran anlayışla, o saldırganların “böyle şeyleri büyütmeye gerek yok, tanırım o çocukları” diyerek mazur göstermeye çalışanlar arasındaki 1000 yıllık algı farkıdır. Konumuz dini kullanarak, kan dökerek işgal ettikleri topraklarda öldürdükleri insanların karılarını kızlarını cariye yapan DAEŞ teröristleri hakkında yıllardır ağzını açamayan zavallılarla, Kemalist güçlerin yobazlıkla göğüs göğüse mücadele eden tavrının farkıdır. Konumuz kürtajı toptan yasaklamaya kalkanlarla, karar verme hakkını savunan insanların farkıdır. Ana konumuz tecavüze uğradıktan sonra kürtaj isteyen kadınlara “çocuk niye ölsün, o kadınlar ölsün. Devlet çocuklara nasıl olsa bakar” diyenlerin yüz kızartıcı kavgasıdır. Konumuz kafası kesilerek vahşice öldürülen genç bir kızın ardından acılı ailesi hakkında “kızlarına sahip çıksalarmış” demeyi insanlıklarına yedirebilenlerin yarattığı vicdansız ortamdır. Konumuz hakim karşısında kravat takıp terbiyeli konuşan toplu tecavüz sanıklarına iyi hal indirimi vermeyi akıl edebilenlerin cirit attığı içler acısı yeni Türkiye’dir.

KONUMUZ LAİK, ATATÜRKÇÜ TÜRKİYE’NİN AYDINLIĞINA, ÖZGÜRLÜĞÜNE KATLANAMAYANLARDIR
Konumuz, “kadınlarımızın ve genç kızlarımızın mağduriyetini kaldırma” iddiasıyla, tecavüzü aklamaya çalışan güruhun ortaçağ beynidir. Konumuz Atatürk devrimlerini kaldıramayan ve her yerden sinsi taktiklerle adını çıkartmaya kalkışan aklı-evvellerin kirli dünyasıdır. Konumuz irticayı tehdit olmaktan çıkararak demokratlaştıklarını iddia edenlerin gaflet ve ihanetidir. Konumuz laikliğe inanan insanlarımızdan “laikçi” diye bahsederek onları aşağıladığını sananların yarattıkları cerahat dolu dünyadır. Konumuz türban ve kapanma hakkını demokrasi kriteri olarak ilan eden çarpık anlayışın tutarsız dünyasıdır. Konumuz yalnız bırakılan kadınların davulcuya ya da zurnacıya kaçacağına inanan ve onların evinin süsü olmaları gerektiğini düşünen çarpık beyinlerdir. Konumuz, kadınların siyasi, sosyal, bedensel bağımsızlıklarını ve cinsel haklarını, akıllarına bile getiremeyenlerin örümcek ağlarıyla kuşatılmış beyinlerdir. Konumuz tecavüze uğramış küçük kızları artık “çürük mal” olarak gören ve onları sözde kurtarmak için “bari tecavüzcüsüne hediye edelim” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.