Pardon ama, CHP’ye dönüp “vay kendini bilmezler, AKP ile ortaklığı nasıl
düşünebilirsiniz!” diyenlerin hiçbirinin, gündem içinde geçerliliği olan
tek bir alternatif getirdiklerini görmedim. Yıllarca AKP ile herbirimiz
mücadele ettik. 13 yıldır süren ve adım adım tek adam diktasına giden AKP
iktidarı, 7 Haziran’da beklemediği bir
yenilgi aldı ve oyları ekseriyetin altına düştü. Ülkede demokratik çevrelerde
büyük bir rahatlama yaratan bu gelişmeye rağmen, AKP, aradan geçen iki ayı
aşkın süreçte dolambaçlı formüllerle her olumsuz şarta karşın iktidarı
vermemeyi başardı.
MHP’nin seçim gecesi başlayan malum
negatif enerji yüklü olumsuz tavrı, bugüne kadar şiddetini ve ukalalığını
arttırarak devam etti. CHP’nin “Sn.
Bahçeli Başbakan olsun” formülünü bile en agresif ve kaba üslupla
reddetmekten çekinmeyen, “AKP ve CHP,
koalisyonu Cuma namazından sonra kursunlar” diyecek kadar dengesini
kaybeden Bahçeli, dönemin ağır mağlubu.
HDP ise maalesef aldığı ödünç oyları elinden
kaçırmanın eşiğine geldi fazlasıyla. PKK’nın affedilmez cinayetlerine karşı,
toplumun duymak isteyeceği yükseklikte bir sesle itiraz edemedi. AKP ile bir
koalisyona girmeyeceğini de zaten en başında belirtmişti.
Bu köşeden üç muhalefet partisine seslenerek
“herbiriniz, AKP ile koalisyon kurmama
sözü verin, düşsünler” demiştim. Peki ne oldu o günden beri? MHP kendini
saha dışına çıkardı. Sayısı CHP ile iktidara yetmeyen HDP de ofsaytta kaldı. Geriye
somut olarak CHP-AKP koalisyonundan başka ne kalıyor? Hadi diyelim MHP-AKP
seçim hükümeti alternatifi var... Var da, belki RTE’nin bırakın CHP ile
ortaklığı, bu sonuncuya bile tahammülü yok!
Gelelim “Efendim, CHP 3-5 kırmızı plaka için mi bunu yapıyor?” diyenlere...
Kırmızı plaka nedir? Bakanlık ve iktidar. İktidar ne işe yarar? Türkiye’yi
korumaya ve gerici okları tersine çevirmeye.. Mesela Dışişleri ve Milli Eğitim’in
CHP’ye geçtiğini düşünebiliyor musunuz? Kırmızı plaka bu işe yarayacaksa, buna
hayır diyerek küçümseyeceklerin acilen tekrar düşünmeleri lazım. O zaman nedir
istedikleri? Tüm bakanlıklar, daha 13 değil, 53, 113 yıl AKP’nin elinde mi
kalsın? O zaman “solcu arkadaşlar kırmızı
plaka istemiyor” diye sevinecekler mi? Herhangi bir alternatif
üretemeden bu üsluba kayanları demagoji yapacaklarına, reel politikanın
acımasız gerçekleri karşısında soğukkanlı değerlendirmeler yapıp fevri saldırılardan
uzak durmaya davet ediyorum. Hele AKP, net bir taktikle savaşı kullanıp erken
seçimde RTE’nin buyurduğu gibi tekrar tek parti iktidarı hesapları yapıyorken!
Artık herkes sahte kahramanlığı bıraksın. CHP
topa hiç girmese ve AKP, “Gördünüz mü,
hepsi uyumsuz, gelin bize dönün” diyerek 226’yı geçse, tercih mi edeceksiniz
bu olasılığı? Lütfen kılıç çekmeden önce, iki hamle ötesini düşünsün herkes...
FİKRET OTYAM’IN
KAYBI AĞIR GELDİ
Fikret
Otyam’ı 1960’larda, benim tüm sergilerime gelen bir fotoğrafçı, rahmetli
babamın yakın arkadaşı, gazeteci bir ağabeyim olarak tanıdım. Ben de onun
Anadolu insanını ve toprağını ebedileştirdiği karelerden oluşan fotoğraf
sergilerine giderdim. Daha sonra da aynı konuyu resimlerinde nasıl bir
başarıyla işlediğini keşfederek, bu mükemmel sohbetli, harika gülüşlü insanın
nasıl komple bir sanatçı olduğunu gördüm. Tabii buna ekleyebileceğimiz cesur,
kırılmaz, bükülmez kalemi var! Atatürkçü aydınlanmayı ve devrimleri gerçekten kanının
son damlasına kadar savunan yılmaz bir yazar! Siyaset yazmayı oportünist bir orta oyunu veya “yetmez ama yan cebime koy” fırsatı sayan döneklerin cirit attığı ve
çok bilmiş büyük beyinler olarak sürekli haber kanallarında kullanıldığı bir
ortamda, sonsuz bir ışık örneği olarak hep parlamaya devam edecek... Onu
gelecek kuşaklar da keşfederek “Otyam külliyatından” beslenmeyi sürdürecekler.
Efsaneyi bugün alkışlarla kalbimize gömüyoruz.
NEJAT UYGUR’U
ANDIK...
Harbiye
Açık Hava Tiyatrosu’nda, Uygur kardeşler “Marko Paşa”yı sahneye koydular. Çok
başarılı bir Bulvar Tiyatrosu örneğiydi. Benim açımdan bir anlamı daha vardı
gecenin. Uygur kardeşlerle aramda zamana bırakılmış bir sorun vardı... Aramızda
kalsın. O gereksiz mesafeleri de aşmış olduk. Ülkemizin sahneyi tartışmasız en
iyi dolduran kadın oyuncularından Şahnaz Çakıralp, mükemmel performansı dışında
siyasi tecrübesini kullanarak bu “arabuluculuğu” gerçekleştirdi. Gülerek, danslarıyla beraber izlediğimiz bu
müzikal komedinin sonu ise, çok duygusal bir ana gebeydi. Rahmetli Nejat Uygur,
sahnedeki dev ekranlardan bize seslenerek
doğum günü olan 9 Ağustos’ta Açık Hava’yı hınca hınç dolduran binlerce insanın
gözünü yaşarttı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.