11 Ağustos 2015 Salı

CHP’YE KIZANLARA BİR ÇİFT SÖZÜM VAR... | BEDRİ BAYKAM | 11 Ağustos 2015 tarihli makalesi..


         Pardon ama, CHP’ye dönüp “vay kendini bilmezler, AKP ile ortaklığı nasıl düşünebilirsiniz!” diyenlerin hiçbirinin, gündem içinde geçerliliği olan tek bir alternatif getirdiklerini görmedim. Yıllarca AKP ile herbirimiz mücadele ettik. 13 yıldır süren ve adım adım tek adam diktasına giden AKP iktidarı,  7 Haziran’da beklemediği bir yenilgi aldı ve oyları ekseriyetin altına düştü. Ülkede demokratik çevrelerde büyük bir rahatlama yaratan bu gelişmeye rağmen, AKP, aradan geçen iki ayı aşkın süreçte dolambaçlı formüllerle her olumsuz şarta karşın iktidarı vermemeyi başardı.
       MHP’nin seçim gecesi başlayan malum negatif enerji yüklü olumsuz tavrı, bugüne kadar şiddetini ve ukalalığını arttırarak devam etti. CHP’nin “Sn. Bahçeli Başbakan olsun” formülünü bile en agresif ve kaba üslupla reddetmekten çekinmeyen, “AKP ve CHP, koalisyonu Cuma namazından sonra kursunlar” diyecek kadar dengesini kaybeden Bahçeli, dönemin ağır mağlubu.
       HDP ise maalesef aldığı ödünç oyları elinden kaçırmanın eşiğine geldi fazlasıyla. PKK’nın affedilmez cinayetlerine karşı, toplumun duymak isteyeceği yükseklikte bir sesle itiraz edemedi. AKP ile bir koalisyona girmeyeceğini de zaten en başında belirtmişti.
        Bu köşeden üç muhalefet partisine seslenerek “herbiriniz, AKP ile koalisyon kurmama sözü verin, düşsünler” demiştim. Peki ne oldu o günden beri? MHP kendini saha dışına çıkardı. Sayısı CHP ile iktidara yetmeyen HDP de ofsaytta kaldı. Geriye somut olarak CHP-AKP koalisyonundan başka ne kalıyor? Hadi diyelim MHP-AKP seçim hükümeti alternatifi var... Var da, belki RTE’nin bırakın CHP ile ortaklığı, bu sonuncuya bile tahammülü yok!
        Gelelim “Efendim, CHP 3-5 kırmızı plaka için mi bunu yapıyor?” diyenlere... Kırmızı plaka nedir? Bakanlık ve iktidar. İktidar ne işe yarar? Türkiye’yi korumaya ve gerici okları tersine çevirmeye.. Mesela Dışişleri ve Milli Eğitim’in CHP’ye geçtiğini düşünebiliyor musunuz? Kırmızı plaka bu işe yarayacaksa, buna hayır diyerek küçümseyeceklerin acilen tekrar düşünmeleri lazım. O zaman nedir istedikleri? Tüm bakanlıklar, daha 13 değil, 53, 113 yıl AKP’nin elinde mi kalsın? O zaman “solcu arkadaşlar kırmızı plaka istemiyor” diye sevinecekler mi? Herhangi bir alternatif üretemeden bu üsluba kayanları demagoji yapacaklarına, reel politikanın acımasız gerçekleri karşısında soğukkanlı değerlendirmeler yapıp fevri saldırılardan uzak durmaya davet ediyorum. Hele AKP, net bir taktikle savaşı kullanıp erken seçimde RTE’nin buyurduğu gibi tekrar tek parti iktidarı hesapları yapıyorken! Artık herkes sahte kahramanlığı bıraksın. CHP topa hiç girmese ve AKP, “Gördünüz mü, hepsi uyumsuz, gelin bize dönün” diyerek 226’yı geçse, tercih mi edeceksiniz bu olasılığı? Lütfen kılıç çekmeden önce, iki hamle ötesini düşünsün herkes...
FİKRET OTYAM’IN KAYBI AĞIR GELDİ
Fikret Otyam’ı 1960’larda, benim tüm sergilerime gelen bir fotoğrafçı, rahmetli babamın yakın arkadaşı, gazeteci bir ağabeyim olarak tanıdım. Ben de onun Anadolu insanını ve toprağını ebedileştirdiği karelerden oluşan fotoğraf sergilerine giderdim. Daha sonra da aynı konuyu resimlerinde nasıl bir başarıyla işlediğini keşfederek, bu mükemmel sohbetli, harika gülüşlü insanın nasıl komple bir sanatçı olduğunu gördüm. Tabii buna ekleyebileceğimiz cesur, kırılmaz, bükülmez kalemi var! Atatürkçü aydınlanmayı ve devrimleri gerçekten kanının son damlasına kadar savunan yılmaz bir yazar! Siyaset yazmayı oportünist bir orta oyunu veya “yetmez ama yan cebime koy” fırsatı sayan döneklerin cirit attığı ve çok bilmiş büyük beyinler olarak sürekli haber kanallarında kullanıldığı bir ortamda, sonsuz bir ışık örneği olarak hep parlamaya devam edecek... Onu gelecek kuşaklar da keşfederek “Otyam külliyatından” beslenmeyi sürdürecekler. Efsaneyi bugün alkışlarla kalbimize gömüyoruz.
NEJAT UYGUR’U ANDIK...
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda, Uygur kardeşler “Marko Paşa”yı sahneye koydular. Çok başarılı bir Bulvar Tiyatrosu örneğiydi. Benim açımdan bir anlamı daha vardı gecenin. Uygur kardeşlerle aramda zamana bırakılmış bir sorun vardı... Aramızda kalsın. O gereksiz mesafeleri de aşmış olduk. Ülkemizin sahneyi tartışmasız en iyi dolduran kadın oyuncularından Şahnaz Çakıralp, mükemmel performansı dışında siyasi tecrübesini kullanarak bu “arabuluculuğu” gerçekleştirdi. Gülerek, danslarıyla beraber izlediğimiz bu müzikal komedinin sonu ise, çok duygusal bir ana gebeydi. Rahmetli Nejat Uygur, sahnedeki dev ekranlardan bize seslenerek doğum günü olan 9 Ağustos’ta Açık Hava’yı hınca hınç dolduran binlerce insanın gözünü yaşarttı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.