6 Ocak 2015 Salı

TUNUS, DİNCİ SİYASETİ NASIL ALT ETTİ? | Bedri Baykam | 6 Ocak 2015 tarihli makalesi..


Dost ülke Tunus’ta, halkı, içini daraltan siyasi ortamdan 90 yaşına iki basamak kalmış bir dedenin, yalnız iki yıl önce kurduğu partisi sayesinde kurtardığının ne kadar farkındasınız? Size geçen hafta yerinde gözlemlediğim Tunus vakasını aktarmak istiyorum.
"Arap Baharı"nın şişede durduğu gibi duramayacağını o sıcak günlerde ilk anlatanlardandım. O ülkelerde bizimkine benzer bir demokrasi birikimi ve özgür tartışma kültürü olmadığını hatırlatarak, gençlerin onlarca can pahasına gerçekleştirdikleri devrimlerin kolayca demokrasi getiremeyeceğini aktarmıştım. Ardından bu coğrafyalarda yaşananlar, ne yazık ki görüşlerimin haklılığını ortaya çıkardı.
Tunus’un son dört yılı, demokrasi yolunun mayınlı olduğunu tekrar dünyaya gösterdi. Bunun ardından son aylarda gördüklerimiz de, şaşırtıcı ama umut verici gelişmeler olarak bu sempatik ülkenin tarihine eklendi. Şu günlerde 88 yaşının tüm tecrübe dolu, bilge ve uzlaşmacı kimliğiyle Tunuslular’ın hayranlığını kazanan, seçimlerin taze galibi Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi, evvelsi gün partisinin kongresinde Başbakanlığa tarafsız siyasi bir ismi, Habib Essid’i atayarak yeni dönemin adını koydu. Parlamento seçimlerinde partisi Nida Tunsi’nin aldığı %35 oyun ardından hükümeti kurma görevini üstlenmesi ve AFEK, UPL ve HALK CEPHESİ oluşumlarıyla bir araya gelerek iktidarını kurmayı başarmasının ardından, Essebsi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden de %55’le muzaffer çıkarak Tunus halkının çoğunluğunu ihya etti. Tunuslular artık oldukça ağır faturalarla yüklü bir dönemin ardından Şubat’ta görevi devralacak yeni hükümetin ışığıyla ısınıyorlar.
Tunus bildiğiniz gibi demokrat bir geçmişten gelmiyor. 1881-1956 yılları arasında Fransız “himayesinde” kalan bu ülkede Habib Burgiba, 1957’den 1987’ye kadar döneme damgasını vurdu. Halkı tarafından sevilen otoriter Cumhuriyetçi lider, Tunus’un seçimsiz süren siyasi hayatını ve 1934’te kurulan Düstur Partisi’ni, bağımsızlığın ilan edildiği 1957’den itibaren sarsılmaz bir güce eriştirdi. 1987 yılında bir “tıbbi-hukuki” kansız darbeyle görevden alınan Burgiba, Zeynel Abidin Bin Ali’ye koltuğunu bu şekilde bırakmak zorunda kaldı. Bin Ali’nin 1989’da “Anayasal Demokratik İttifak” adını alan partisi, genelde dinci politikalara ve bunları Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasına taşıyan oluşumlara set çekmeyi görev bildi. Sert bir tek parti rejimi sayılabilecek yol izleyen Bin Ali, 2010 sonu bir seyyar satıcı olan Bouazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan gösterilerin ardından 14 Ocak 2011 tarihinde gerçekleşen devrimde ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
Parlamento Başkanı Mbazaa, 2011’de Başbakan Mohamed Gnanouchi’nin de etkisiz kalmasının ardından 20 yıldır siyaset bırakmış eski “Burgibacı” Essebsi’yi 8 ay kadar sonra gerçekleşecek seçimlere kadar göreve getirdi. Dinci bir siyaset izleyen Nahda Partisi’nin %37 alarak iktidara geldiği bu yeni sözde bir yıllık sürecin hedefi, anayasa hazırlanana kadar ülkeyi yönetmekti. Essebsi, seçimden sonra siyaseti bıraktığını açıkladı. Üç partili bir Troika’nın başbakanlığını Nahda’dan Hamadi Jeballi yaptıktan sonra solcu militan Chokri Belaid’in öldürülmesinin ardından bu isim 2013 Şubatı’nda istifa etti. Yeni başbakan yine Nahda’dan Ali Laraydh oldu. Bu arada 6 ay sonra tüm muhalefete birlik çağrısı yapan Essebsi, siyasete döndü ve Haziran 2012’de Nida Tunis’i kurdu. Troika’nın bir türlü iktidarı bırakmamasına karşı, solcu Arap Cumhuriyetçisi Brahmi’nin Temmuz 2013’te öldürülmesini takip eden aylarda, Bardo’da, Parlemanto’nun önünde 400.000 kişinin katıldığı bir oturma eylemi düzenlenmesinin ardından, Essebsi ortama ağırlığını koydu. Nahda lideri Rached Gnanouchi’yle Paris’te tarihi bir görüşme yaptı ve iktidardan çekilmeye ikna etti. Sendikalar, İşadamları Birliği UTİCA, barolar ve insan hakları derneklerinin ortak eylemiyle teknokrat hükümeti başladı ve yeni Başbakan Mehdi Jamaa hükümeti son seçimlere kadar sürdü. İslamcı Nahda Partisi’ni Türkiye’de AKP ve Katar’dan başka destekleyen kalmamıştı. Essebsi’nin seçimi kazanan partisi “Tunus’a Çağrı” ise, bugün hem bu coğrafyanın hem de dünyanın ilgi odağı. Önümüzdeki hafta bu deneyimin öğretilerini mercek altına almak istiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.