2013’e hoşgeldin sevgili Yurttaş!
Seni buraya, tuttuk 1983’den getirttik!...
Her ne kadar kanser hala yenilmediyse, taksiler hala uçamıyorsa, Ankara’dan Los Angeles’a hala üç saniyede ışınlanılamıyorsa, ömrün uzunluğu 157 yıla çıkmadıysa ve hatta ayda tatile gidemiyorsak da, her vatandaş henüz yüksek öğrenim göremiyor ve Milli Takım henüz Dünya Futbol Şampiyonu olamadıysa da, her şeye rağmen “gelecek zamanlar”da sizi şaşırtacak epey malzememiz var. Bu gerçekötesi senaryoda, en değişmez görünen şeyler yerinden oynayıp en olmadık kara delikler tarafından yutulup bugüne sunulmuşlar. Görecekleriniz sizi teatral olarak dahi şoka uğratabilir! Bu nedenle size iki hazırlık olarak Xanax vermiş olmamızı mazur görün. Şimdi kemerlerinizi bağlayın ve 2013 Türkiyesi’ni izlemeye çalışın!
2013 Türkiyesi’nde iktidar İslamcılar ve tarikatçılar arasında gergin bir uzlaşmayla paylaşılmış. Birbirini yiyerek yok eden “sol kesim” iktidarı hala görememiş; TSK kendi varoluş şartlarını, görevlerini toptan imha ederek terketmiş. “Karaoğlan” solu birleştirmemeye yemin etmesinin ötesinde, tarikat önderlerine açıkca destek vererek ülkenin dinci gruplara teslim edilmesinin önünü açmış, kendisine “geçmişi hatırlaması” için adeta yalvarmaya gelen Üniversite hocalarını, öncü düşünürleri elinin tersiyle kovalamış. Bu Türkiye’de, 1983’de Evren’in elini öpmek için kuyruğa giren patronlar ve siyasiler şimdi Başbakan ve Cumhurbaşkanı emriyle kendisini hapse atmak için dava ve suçlama yarışına girmişler. Gazetelerin adı artık “medya”; patronları başka işlere boğazlarına kadar batmış olduklarından sayfalarını eften püften şeylere ayırıp, Cumhuriyet düşmanları hakkında yorum yapmaktan bile korkar hale gelmişler! Onların televizyona çıkardıkları isimler, sinsi Atatürk düşmanlığında yıllarca staj yapmış, üniversitelerde ders vermiş, eli viskili yobazlar. Bu ülkede kadınların yarısı, sanki aniden yeni bir peygamberden emir almışcasına, başlarını lastikli malzemelerle örtüp saçlarını saklamaya, kendi anneannelerinin örtünme stilini zavallı görmeye başlamışlar, neredeyse onları “dinden sapmış” ilan edecek hale gelmişler. 1983’den günümüze davet ettiğimiz dostumuz gülerek sormuş: “Eee,kim yapmış bunları? Demirel mi? Özal mı? Cilalı İbo mu?”. Sunucu gözlerini kaldırmış, bir durup sonra devam etmiş saymaya: Bu Türkiye’de yargı artık bağımsızlığını kaybetmiş, hükümet doğrudan atamalara karışmaya ve Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların yöneticilerini kendi belirlemeye başlamış. “Devlet” Kubilay’a yapılan vahşeti görmezden gelmeye başlamış, “irtica” suç olmaktan çıkarılmış, çünkü “tanımlanamıyormuş”. Bu Türkiye’de tam tersine “Kemalizm” suç sayılır olmuş ve tutuklu yüzlerce yazar, politikacı ve asker hapisleri doldurmuş. Bölücülerle pazarlık almış başını yürümüş. “O ne? Neyin bölücülüğü? Neyi paylaşamamışlar?”diye sormuş 83’lü. Sunucu bu sefer bakmamış bile: Boşveeer, anlatmak uzun sürer, hem de anlaman kolay değil. “Devlet”, alkol satan yerlere kısıtlamalar getirip “Milli İçki” lakaplı rakıya inanılmaz vergiler koymuş, devlet masalarında içki servis edilmez olmuş. Şimdi sıkı dur: Bu Türkiye’de, Atatürk anıtlarına çelenk koymak uydurma gerekçelerle yasaklanmış, halkın 29 Ekimi kutlaMAMAsı için, polis çeşitli caddeleri halk yürüyemesin diye barikatlarla kapatıyormuş. İnsanlar toplanamasın diye Taksim Meydanı yerle bir edilmiş, kentin her parkına, halka rağmen bir cami yapma yarışına girilmiş.
Sunumu izleyen 1983 patentli yurttaşın önce suratı asılmış, sonra sunucunun sözünü kesmiş: “Çok mu komik bu kabareniz? 2013’de bunlara mı gülecekler? Zeki Alasya’nın marifeti mi bu, yoksa Ferhan’ın mı?” diye sormuş. Sunucu acı acı gülümsemiş: “Orası karışık. Bu zaman makinesi palavralarına kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor, kimisi ise hiçbir şey olmamış gibi başını kuma, alış verişe gömerek ot gibi yaşıyor”. “Başka?” diye sormuş zaman gezgini... “Bir tek gençler ve sanatçılar kaldı, bu kirli oyuna doğrudan karşı çıkan... Durdurabilene aşkolsun! Çünkü...” “Yeter” diye sözünü kesmiş 83’lü. “Ufak at da civcivler yesin! Evren’le yaşadıklarımız o kadar ağır ki, sizin abuk mizanseniniz hiç komik gelmedi” deyince sunucu heyecanlanmış: “Yer değiştirelim mi? Ben razıyım”
Mutlu yıllar sevgili okurlar! Siz yer değiştirir miydiniz? Yoksa kabusunuzu mucizevi bir şekilde geri döndürecek asil kan damarlarınızda mevcut mu? Bu yanıt geleceğinizi belirleyecek...
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Seni buraya, tuttuk 1983’den getirttik!...
Her ne kadar kanser hala yenilmediyse, taksiler hala uçamıyorsa, Ankara’dan Los Angeles’a hala üç saniyede ışınlanılamıyorsa, ömrün uzunluğu 157 yıla çıkmadıysa ve hatta ayda tatile gidemiyorsak da, her vatandaş henüz yüksek öğrenim göremiyor ve Milli Takım henüz Dünya Futbol Şampiyonu olamadıysa da, her şeye rağmen “gelecek zamanlar”da sizi şaşırtacak epey malzememiz var. Bu gerçekötesi senaryoda, en değişmez görünen şeyler yerinden oynayıp en olmadık kara delikler tarafından yutulup bugüne sunulmuşlar. Görecekleriniz sizi teatral olarak dahi şoka uğratabilir! Bu nedenle size iki hazırlık olarak Xanax vermiş olmamızı mazur görün. Şimdi kemerlerinizi bağlayın ve 2013 Türkiyesi’ni izlemeye çalışın!
2013 Türkiyesi’nde iktidar İslamcılar ve tarikatçılar arasında gergin bir uzlaşmayla paylaşılmış. Birbirini yiyerek yok eden “sol kesim” iktidarı hala görememiş; TSK kendi varoluş şartlarını, görevlerini toptan imha ederek terketmiş. “Karaoğlan” solu birleştirmemeye yemin etmesinin ötesinde, tarikat önderlerine açıkca destek vererek ülkenin dinci gruplara teslim edilmesinin önünü açmış, kendisine “geçmişi hatırlaması” için adeta yalvarmaya gelen Üniversite hocalarını, öncü düşünürleri elinin tersiyle kovalamış. Bu Türkiye’de, 1983’de Evren’in elini öpmek için kuyruğa giren patronlar ve siyasiler şimdi Başbakan ve Cumhurbaşkanı emriyle kendisini hapse atmak için dava ve suçlama yarışına girmişler. Gazetelerin adı artık “medya”; patronları başka işlere boğazlarına kadar batmış olduklarından sayfalarını eften püften şeylere ayırıp, Cumhuriyet düşmanları hakkında yorum yapmaktan bile korkar hale gelmişler! Onların televizyona çıkardıkları isimler, sinsi Atatürk düşmanlığında yıllarca staj yapmış, üniversitelerde ders vermiş, eli viskili yobazlar. Bu ülkede kadınların yarısı, sanki aniden yeni bir peygamberden emir almışcasına, başlarını lastikli malzemelerle örtüp saçlarını saklamaya, kendi anneannelerinin örtünme stilini zavallı görmeye başlamışlar, neredeyse onları “dinden sapmış” ilan edecek hale gelmişler. 1983’den günümüze davet ettiğimiz dostumuz gülerek sormuş: “Eee,kim yapmış bunları? Demirel mi? Özal mı? Cilalı İbo mu?”. Sunucu gözlerini kaldırmış, bir durup sonra devam etmiş saymaya: Bu Türkiye’de yargı artık bağımsızlığını kaybetmiş, hükümet doğrudan atamalara karışmaya ve Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların yöneticilerini kendi belirlemeye başlamış. “Devlet” Kubilay’a yapılan vahşeti görmezden gelmeye başlamış, “irtica” suç olmaktan çıkarılmış, çünkü “tanımlanamıyormuş”. Bu Türkiye’de tam tersine “Kemalizm” suç sayılır olmuş ve tutuklu yüzlerce yazar, politikacı ve asker hapisleri doldurmuş. Bölücülerle pazarlık almış başını yürümüş. “O ne? Neyin bölücülüğü? Neyi paylaşamamışlar?”diye sormuş 83’lü. Sunucu bu sefer bakmamış bile: Boşveeer, anlatmak uzun sürer, hem de anlaman kolay değil. “Devlet”, alkol satan yerlere kısıtlamalar getirip “Milli İçki” lakaplı rakıya inanılmaz vergiler koymuş, devlet masalarında içki servis edilmez olmuş. Şimdi sıkı dur: Bu Türkiye’de, Atatürk anıtlarına çelenk koymak uydurma gerekçelerle yasaklanmış, halkın 29 Ekimi kutlaMAMAsı için, polis çeşitli caddeleri halk yürüyemesin diye barikatlarla kapatıyormuş. İnsanlar toplanamasın diye Taksim Meydanı yerle bir edilmiş, kentin her parkına, halka rağmen bir cami yapma yarışına girilmiş.
Sunumu izleyen 1983 patentli yurttaşın önce suratı asılmış, sonra sunucunun sözünü kesmiş: “Çok mu komik bu kabareniz? 2013’de bunlara mı gülecekler? Zeki Alasya’nın marifeti mi bu, yoksa Ferhan’ın mı?” diye sormuş. Sunucu acı acı gülümsemiş: “Orası karışık. Bu zaman makinesi palavralarına kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor, kimisi ise hiçbir şey olmamış gibi başını kuma, alış verişe gömerek ot gibi yaşıyor”. “Başka?” diye sormuş zaman gezgini... “Bir tek gençler ve sanatçılar kaldı, bu kirli oyuna doğrudan karşı çıkan... Durdurabilene aşkolsun! Çünkü...” “Yeter” diye sözünü kesmiş 83’lü. “Ufak at da civcivler yesin! Evren’le yaşadıklarımız o kadar ağır ki, sizin abuk mizanseniniz hiç komik gelmedi” deyince sunucu heyecanlanmış: “Yer değiştirelim mi? Ben razıyım”
Mutlu yıllar sevgili okurlar! Siz yer değiştirir miydiniz? Yoksa kabusunuzu mucizevi bir şekilde geri döndürecek asil kan damarlarınızda mevcut mu? Bu yanıt geleceğinizi belirleyecek...
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.