Geçen hafta “Seyit Rıza” meselesi üzerinden yaşanan kriz, CHP açısıdan da son
derece kritik bir yol ayrımına işaret ediyor. CHP yaşanan ağır tartışmaları yok
sayarak bu ideolojik çifte başlılığına
acilen son vermezse, önümüzdeki her seçim sürecinde hayal kırıklığı yaşamaya
mahkum.
Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlık koltuğuna
oturduğundan beri “ezber bozmak”
adına -ANAP’ın “dört eğilim”sapmasını
hatırlatan bir tavırla- liberal, ılımlı islamcı, Kürtçü, yani CHP’nin genel
ideolojisi ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırı milletvekilleri, Parti
Meclis Üyeleri seçtiriyor. CHP lideri bu sayede Partisine hem Güneydoğu’dan,
hem “müslüman” siyaseti (!) öne
çıkaranlardan hem de merkez liberallerinden oy akacağını sanyor. Üzerinde durmaya
bile gerek yok, bu oportünizm kokan ideolojik biçim bozmanın bir geri adım
dönüşü olacağını sanmak en iyi ihtimalle aşırı iyi niyet veya siyasi saflık.
CHP, Kılıçdaroğlu döneminde
yaşadığı seçim ve referandum süreçlerinde beklenen oy patlamasını yapamadığı
gibi, neredeyse birçok açıdan Baykal CHP’sinin gösterdiği potansiyel yükseliş
ivmesinin beklentilerinin gerisinde kalıyor. Büyük umutlarla ve hatırı sayılır
bir rüzgarla başlayan bu serüven, bu nedenlerle şimdilik yarattığı umudu
dağların arkasına bıraktı. AKP bu sayede 10 yıldır iktidarda olmasına ve
halktan bu kadar tepki görmesine rağmen karşısında kendisini yerinden
edebilecek bir muhalefeti bile olmayan Parti oldu. Dikensiz gül bahçesinde
gezinerek yarattığı tek sesliliğin keyfini Parlamento’da çıkarıyor.
CHP “herkese yaranayım” mantığıyla şekillenen kaygan tavırlarıyla kendisi
için marjinal sayılabilecek kesimlerden oy alamadığı gibi, esas kendi arka
bahçesi olan Ulusalcı, Atatürkçü, Cumhuriyetçi-Demokrat insanların ışık hızıyla
Parti’den uzaklaştığını göremiyor. Bırakın seçmenleri veya üyeleri, CHP’nin
yönetim organlarında yer alan insanlar, sürekli muhatap oldukları bu “Y-CHP”
saldırısından kaçarak istifa ediyorlarsa veya Parlamento Grubu’nda kazan
kaldırıyorlarsa, artık Parti için oturup düşünme vaktidir. Bütün bu şizofrenik
parçalanma ve kafa karışıklığının kökeninde Kılıçdaroğlu ekibinin “CHPli gibi CHPliler” yerine her çeşit ithal
düşünce sahiplerini öne çıkararak seçimlere ve Parlamento’ya girmeleri ve de
üstelik bu sapmalardan övünmeleri yatıyor. Gerek cemaate yakın Kürtçü siyaseti
seslendiren milletvekilleri, gerek Parti’ye açık açık Atatürkçüleri tasfiye
etmeleri gerektiğini anlatan 2. Cumhuriyetçi-liboş yandaş gazetecilerle “düşünürlerle” (!) kurulan sıkı
diyaloglar, ortaya rahatsız ediciden öte bir “ne olduğu belirsiz” Parti yapısı çıkarıyor.
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nun sürekli
olarak muz kabuğuna basarcasına üzerine gidip yere yuvarlandığı “anakronizm” hastalığından söz edelim: Parlamento
grubunda milletvekillerinin cesur çıkışlarıyla engellenen, Hüseyin Aygün’ün “Seyit Rıza’ya
iadeyi-i itibar” yasa tasarısı tartışılırken “Seyit Rıza’yı yargılayan
mahkemeler de özel mahkemelerdir. Biz özel mahkemelere karşıyız” demesi
bunun çok tipik bir göstergesi. Kılıçdaroğlu‘nun değerlendirmelerinde dönemler,
yıllar, yorumlar, ulusal ve uluslararası şartlar, hepsi birbirine karışmış. “Devrim yasaları ve İstiklal Mahkemeleri olmasaydı,
ortada Türkiye Cumhuriyeti mi olacaktı?” sorusu, Genel Başkan’ın aklına
bile gelmiyor. Neredeyse “Fatih İstanbul’u alırken sosyal medyadan
eğilim araştırması yaptı mı” veya “Fetih’in facebook sayfası var mıydı?” sorusuna yanıt arayacak. Sn. Kılıçdaroğlu’nun 20. yüzyıl Türkiye
siyaseti ve yakın tarihimizi yani Menemen’i, Dersim’i, Seyit Rıza’yı, Said-i Nursi’yi, İnönü dönemlerini, 27 Mayıs’ı
ele alış şekilleri, bu nedenle sorunludan da öte. Yaşanan her olay, o günün
şartları ve gerçekleri içinde ele alınmaya mecburdur, bizden hatırlatması!
Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta
Parti’ye yine travma yaşatan Aygün’ü uyarması ve “Parti politikalarına aykırı ve grup onayından geçmemiş yasa
önerilerini kamuoyuyla kimsenin paylaşmamasını” istemesi iyi bir başlangıç.
Ancak yine de CHP Genel Başkanı’nın
iktidar alternatifi olabilmek için kimlerle ittifak yapması gerektiğini
anlaması ve Parti’nin yörüngesini sağlam bir rotaya oturtması zaman alacağa
benziyor. Ne yazık ki Türkiye‘nin ise kaybedecek tek saniyesi kalmadı... Tabii
madalyonun bir de diğer yüzü var. Sivil toplum ve diğer siyasi ulusal kanatlar
CHP’ye nasıl bakıyorlar? Onu da gündem elverirse haftaya ele alacağız...
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.