Lütfen söyler misiniz böyle bir ülkeyi hangi komedi filminde izlediniz? Ben artık takip edemez oldum!
VARAN BİR: İşadamları kulübü TÜSİAD’ın Başkanı, Yeni Demokrasi Hareketi’nin içinde ukde kalmış artıklarını “Anayasa Taslağı” olarak “tartışmaya açıyor”. Sıkı durun, çünkü bu hamle YDH’nın %0,4’lük 1994 hezimetinin acısını çıkarırcasına ülkeye bu sefer darbe taşımış! Evet, şaka değil. Çünkü Anayasa Taslağı’nda “değiştirilmesi talep dahi edilemeyecek maddeler” arasında yer alan ilk maddenin içi yok edilerek, “Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir” sınırına çekilmiş! Yani laikmiş, sosyalmiş, hukukmuş, boş verin! Bilmeyenlere hatırlatalım: Bu 1. Madde’yi ancak silahlı darbe yapıp ülkeyi sıfırdan şekillendirirseniz değiştirebilirsiniz! Kafanıza göre Cappucino içerken eskisini çöpe atamazsınız. Ama herhalde “para gücü” bu denetimsiz ortamda sizi kanatlandırıveriyor (!). Sn. Boyner, AKP’nin hukuktaki “İşleri kılıfına uydurma” bürosu şefi Sn. Özbudun’la bu hazırlığı yapacağınız yerde, neden Sn. Yekta Güngör Özden veya Sn. Sabih Kanadoğlu gibi bu işin en saygın duayen isimleriyle masaya oturmadınız? Bırakın bu oportünist kurnazlıkları…
VARAN İKİ: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin arkadaşımız, birden kameralar önünde coşup “Biz türbanlı milletvekiline karşı çıkmayız” deyiverdi. Ardından örgüt ve medyadan gelen tepkilerin ardından “CHP’nin gündeminde türbanlı milletvekili yoktur, başka partilerin işlerine de karışmayız” şeklinde bir yarım dönüş gerçekleştirdi! Aşk olsun, bu ürkek tavırlara gerek yok! Çarşaflı üye yapın, demokrat olun! Merve Kavakçı modeline karşı çıkmayın, daha demokrat olun! Eh, biraz cesaretle iki adım öne gidin, türbanlı vekili en önce siz çıkarın, yarın da belki başkan yaparsınız! Sevgili Tekin’den önemli bir ricam var: Partinin tüm geçmişini ve ideolojisini yerle bir edecek böyle beklenmedik ve kaygan zemin çıkışlarını, Parti Meclisi’ne danışıp karara bağlamadan ekranlarda yapmaktan vazgeçsin. CHP, geçici partilerden biri değil. Herkes kafasına göre bir model ile hareket edemez, ideolojiyi, örgütü, seçmenleri yok sayamaz. Hepsinden önemlisi, seçimler bu kadar yaklaşmışken, kimse Partiyi sol kamuoyunda tartışılır hale getiremez! Lütfen biraz parti kültürü ve disiplini… Ayrıca üç türbancı oy peşinde koşarken, kimsenin Atatürkçü oyların altını oyma hakkı yok! Kritik seçim finali yaklaşırken lütfen dikkat!
VARAN ÜÇ: BDP Milletvekili Sebahat Tuncel kafası kızmış, karşısında dikilen polise tokadı basıyor! “Vay anasını sayın seyirciler” diye bir televizyon deyimi vardır, işte medyatik haber diye buna derim! Daha sonra sorulara yanıt verirken, bu hanımefendinin şu sözlerini kulaklarımla duydum: “Polise değil, ama devlete tokat atmak isterdim”. İşte bu sözün bittiği yerdir. Sormak lazım Sn. Ümit Boyner’e, tarif ettikleri “ideolojisiz, köksüz, içi boş” devletin “yeni” tanımında bu tokada itirazları var mı, yoksa bunlar da birinin dediği gibi “Yetmez Ama Evet” kategorisine mi giriyor? Maazallah bu tokadı atan bir Atatürkçü olsaydı, tepkiler ne olurdu düşünebiliyor musunuz?
VARAN DÖRT: “AB standartlarında demokrasi”, “ileri demokrasi”, filan derken bizim “moderen” muhafazakar demokratlar, işi tam azıtıp, yayınlanmamış kitabı, daha kundağına bile gelemeden rahmetli İsmet Paşa’nın deyimiyle “Suçluların Telaşı İçinde”, ana rahminden kürtajla alıp imha etmişler! Bu, kitap toplatıp yakan Hitler döneminin bir adım ilerisidir, tebrikler! İşin en heyecan verici anı, “çifte kavrulmalı” Radikal baskınında yaşananlar! İtiraf edeyim “içimi parçalamaya devam eden” bu sahneleri görünce, sormadan edemiyorum: Acaba Radikalciler, polislere “Yahu siz ne yapıyorsunuz? Biz, o Kemalist statükoculara yanıt hakkı bile vermeden her hafta “düşünce” yazılarımızda onları dümdüz ettik, bu hükümeti kutsadık, bize bu yapılır mı?” dediler mi? Gerçekten eski genel yayın yönetmeni İsmet Berkan veya yazar Ertuğrul Mavioğlu’nun aklından bunlar geçti mi? Aslında o anda üzüleceklerine “ceberrut devlet” ten kurtulup “tam demokrasi”ye (!) geçişi kutlamaları lazım değil miydi?
VARAN BEŞ: Doğan Grubu’nda, “ince kıyım” çalışmaya devam ediyor. Artık hedef bizim gibi “ödünsüz Kemalistler” değil! Yani Çölaşanlar, Bekir Coşkunlar, Ruhat Mengiler, Mine Kırıkkanatlar, Tufan Türençler, onları geçtik! Sıra artık Cüneyt Ülsever düzeyinde “muhafazakâr” hükümetin hafif eleştirmenlerine kadar indi, Onun da yazılarına son verildi…
VARAN ALTI: Bu yazı önünüze gelene kadar kesin oluşur. Siz doldurun!
Sevgili okurlar, önümüzdeki sezon, siyasetimizin bu akıllara sığmaz yaratıcılığına ve akış ritmine yakışır, heyecanlı, sürpriz dolu, “Yok artık!” dedirten soyut resimler yapmayı deneyeceğim! Başarırsam kim tutar beni! Tam gaz ileri!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.