Üzücü olan nokta şu: Bu konuda uyanık bir oportünizm ile hareket eden ve kendilerini ulusalcılardan ve Atatürkçülerden daha demokrat, daha zeki, daha dürüst göstermeye çalışan İkinci Cumhuriyetçi tayfa, ne zaman Ermeni Soykırım iddiaları gündeme gelse, Batı emperyalizmine bir selam çakmayı ihmal etmiyor! Bu artık onların olmazsa olmaz varoluş şekli! Sorsan hepsi çok demokrat, çok ilerici, çok adaletli, çok evrensel, çok çok çok! Ne yazık ki hiçbirinin akılcığına şu basit soru gelmiyor: “Yahu ben her yerde adaletten, demokrasiden, insan haklarından dem vuruyorum, burada Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşandığı iddia edilen Ermeni Soykırımı üzerinden linç ediyoruz; ama bu konuda açılmış bir mahkeme yok, verilmiş bir uluslararası hukuki karar veya Birleşmiş Milletler kararı yok, ortada açık arşivler üstünden, tarafsız tarihçiler tarafından yapılmış metodolojiye uygun, kapsamlı ve şeffaf bir analiz yok! Yok oğlu yok, ama nasıl oluyor da biz kendimizden o kadar emin şekilde hem Osmanlı İmparatorluğu’nu hem Türkiye’yi tek kalemde soykırımcı ve yüzüne bakılmaz bir geçmişin sahipleri olarak görebiliyor ve çekinmeden gösterebiliyoruz?”
Amerikan Başkanı Biden’ın, kimileri tarafından 40 yıldır beklenen “Ermeni Soykırımı” yakıştırmasının ardından malum cenah hemen konuya atladı. Ne acıdır ki aralarında, aylardır desteğimizi alan Boğaziçi Dayanışması mensupları da vardı, yıllardır sahip çıktığımız kimi Halk TV programcıları da... (Çok değer verdiğim bu kanalın genel duruşunu tenzih ederek konuşuyorum.)
Üzülüyorum… Hiçbir gerçek aydın, normal hukuk şartlarında dünyada hiç kimseye reva görülemeyecek muameleyi kendi ülkesine yakıştırmaz! Yakıştıramaz! Bu, her şeyden önce insanlık onuruna aykırı. George Floyd‘u öldüren Amerikalı polis Derek Chauvin bile, suçu işlerken çekilen videosu tüm dünyaca bilinmesine rağmen, avukatsız ve yargısız ceza yemez!
Ama maalesef yıllardır Ermeni Soykırım iddiası sahipleri, maçı oynamadan masada kazanmak istiyorlar ve bu iştahları hiçbir zaman geçmiyor! Adeta, kendi günahlarından arınmak için, gelişigüzel ortaya atılmış suçlamalarla Cumhuriyet’i, Osmanlı’yı kısa yoldan mahkûm ettirerek, kendi sicillerini temize çekecekler!
Tabii ki AKP’nin ABD ile ilişkileri baştan beri sağlıksız. “BOP Eş Başkanı” olma sevdasıyla başlayan bu temaslar, Irak Savaşı için katliamcıya tezkere çıkarmanın beyhude çabalarıyla sürmüş, ardından inişli çıkışlı engebeli arazilerde, Beyaz Ev’den “telefon bekleyerek” süren her tür travmalı uzun yılları bünyesinde barındırmıştı. AKP’nin Irak dışında, Suriye, Mısır ve Libya’da yaptığı ısrarlı hataları, gösterdiği inatçı ve dinci gruplara yakın durmak isteyen tavırlarını da hep çok eleştirdik. Ne var ki, ABD’nin ve Avrupa’nın Ermeni Soykırımı iddiaları konusundaki zavallı, ırkçı ve hastalıklı siyasi baskıları, iftiraları ve izlediği entrika dolu, dolambaçlı pespaye yollar, Erdoğan’dan çok önceye, neredeyse 100 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Bu nedenle ben bu noktada oklarımı iç siyasete yöneltme tercihini kullanmayacağım.
Batı, sanki bitmez tükenmez günahlarından arınmak için kurban olarak Türkiye’yi seçti. Soykırım iddialarına karşı, uluslararası alanda çoğu zaman yalnız kalan Türkiye’ye bu suçu yamamak, bu sayede kendi katliamlarını dolaylı olarak görünmez kılıp aklamak ve sanki dünyanın tarihiyle hesaplaşmasını Türkiye’ye rücu edilmiş bir fatura olarak uluslararası arenaya sunmak, vazgeçemedikleri saplantılı bir refleks haline geldi.
Biden’a verilecek doğrudan yanıtlar var: ABD’yi “soykırımcı” ilan edip, mazlum halkların hatırasına, Ankara’ya bir Kızılderili katliamı anıtı, İstanbul’a bir Irak katliamı anıtı, İzmir’e bir Vietnam katliamı anıtı dikelim. Ne yapacaklar? Onların bize yıllardır yaptıkları farklı mı? Buna mı mecbur etmek istiyorlar insanı?
Türkiye yıllardır bu konuda Ermeniler’e ve tüm dünyaya arşivlerini açmayı, yüzleşmeyi, her iki tarafın tarihçileri, hukukçuları ve uluslararası otoriteleri önünde şeffaf bir yüzleşmeye gidilmesini teklif etti. VE TABİİ Kİ KARŞILIK BULAMADI! ÇÜNKÜ BATILI SİYASİ KILIKLI ÇETELER, BİR TARİHİ YÜZLEŞMEDE SAVLARININ TUZLA BUZ OLACAĞINI BİLİYORLAR! Tehcirin ve peşi sıra yaşanan üzücü olayların, soykırım mantığıyla ilişkilendirilemeyeceğini görüyorlar. Ayrıca 31’i diplomat olmak üzere, öldürülen 58 vatandaşımızı ne hatırlamak istiyorlar, ne de o konuya girmeye cesaretleri var. Los Angeles Başkonsolosumuz Kemal Arıkan’ı 1982’de öldüren Hampig Sasunyan’ın bu yıl serbest bırakılması, tersine bu konudaki çarpık provokatif tavrın bir göstergesi. Yüzyıllar boyu farklı din ve etnik gruplarla huzur içinde yaşayan Osmanlı’nın, bir sabah vakti uyanıp “Hadi bugün ne yapalım, çok sıkılıyoruz gidip biraz Ermenileri keselim!” demiş olamayacağı, beynini biraz kullanabilen herkes tarafından zaten görülebilir!
AMERİKA’DA TÜRKLERİN DİRENCİ ARTMALI
Konunun bir de -ülkemizde daha az sözü edilen- Amerika’daki Türkler’le ilgili yanları var. Mesela Ermeni diasporasının en yoğun yerleşim noktalarından biri olan Kaliforniya’da yıllardır Türk diplomatlarına yönelik malum saldırıların ötesinde, Başkonsolosluğumuzu taciz eden, restoranlarımızı basan, sürekli bir iftira kampanyası ile vatandaşlarımızı mağdur eden gruplara karşı, artık hukuki bir kontratak yapmak istiyor, ABD’li Türkler. Atatürkçü Türklerin kurduğu ATAA Derneği’nin 2010’lu yıllarda Başkanı, değerli işinsanı Ergün Kırlıkovalı, bu konuda en çok mücadele eden, iftiracılara en donanımlı yanıtları veren vatandaşımız. Özellikle bu yıl 8 Türkün, Los Angeles Unified School District’e (LAUSD, Los Angeles’in bütün eğitim sistemini bir araya getiren resmî eğitim ağı) karşı dava açmaya hazırlanıyor olmaları son derece önemli. Çünkü LAUSD, 24 Nisan’ı Soykırım günü ilan ettirterek, 2022’den itibaren o günü okullar için resmi tatil yapmaya çalışıyor. Yanlı olarak bu insan haysiyeti ve ülkemizin onuruyla oynayan resmi kılıklı çetelerle uğraşmak ve onların yüzsüzlüklerine direnmek artık şart. Devletin, Amerika’daki Türk kitle örgütlerini desteklemesi ve bugüne kadar yaşadıkları yalnızlık psikolojisinden onları kurtararak bu ayağa kalkışa eşlik etmesi, maddi manevi destek vermesi lazım. Şu anda şımarık bir zafer sarhoşluğu yaşayan Ermeni diasporası, artık her platformda Türk tezleri ve direnciyle karşılaşmalı. Bu özgüveni Kaliforniya ve hatta Amerika’da veya Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza kazandırmak, resmi mücadelenin açık destekçileri olarak sahada yer almalarını sağlamak, artık Türkiye’nin vazgeçilmez taktiği olmalı.