Özgecan
Aslan’a yapılan alçaklığın hiçbir özrü olamaz. Acısı hep
içimizde yaşayacak. Maalesef, Türkiye cinselliği günah, ayıp ve
tabu bir namus meselesi olarak görmeye devam ettikçe tecavüzler,
katliamlar, ensest, zoofili hep devam edecek. Gerisi, ne yazık ki
geçici infial! Bu arada devlet erkanı tepkileriyle gözlerimi
yaşarttı! “Kadın-erkek
eşitliğine inanmıyorum”
diyen Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? “Anası
tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün!”
diyen Melih Gökçek, “tecavüze
uğrayan doğursun, devlet bakar”
diyen Adalet Bakanı Recep Akdağ değil miydi?
İnsan
Hakları Komisyonu Başkanı
Ayhan
Sefer Üstün “tecavüzcü,
kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur”
diye buyurmamış mıydı?
Tecavüzcünün
"zaten
bakire değildi" lafına
indirim veren yargıya ne demeli? Ormanda saldırıp döven ama kızın
astım krizi tutup bayılınca tecavüzü “yarım kalan” adama
verilen
indirim… Saymakla bitmez. “Ruh
sağlığı bozulmadı”
raporu almanın tecavüzcüye indirim kazandırdığı bir ülkede
yaşamıyor muyuz? Bu arada “idam!” diye tepinenlere iki
hatırlatmam var: ne yaparsanız yapın, o alçağa o kararı
çıkartamazsınız çünkü bir hukuk devletinde yasalar geriye
yönelik uygulanamaz. Ayrıca Avrupa’dan uzaklaşmayı göze
alırsanız, sonuç kötü sürprizler, yani siyasi idamlar getirir!
İki hamle ötesini görmeden, dolduruşa gelmeyin... Çok pişman
olursunuz!
Şimdi
Küba’ya dönelim. Kübalılar güler yüzlü, nazik ve mutlular.
Bir resmimde yazdığı gibi: “Hayatta en güzel şeyler bedava”.
Deniz, hava, aşk, güneş, arkadaşlık! Küçük umutlar
parasızlığa rağmen ağır basıyor bu insanlarda! Halbuki
Erdoğan’la beraber Güney Amerika’ya akın eden işadamlarımızın
hedefleri başka: Fırsatlar ülkesi olarak gördükleri Küba’da
tavuğa altın yumurtlatmak!
Che
Guevara’nın gerilla seferlerini Türk hayranları çok iyi bilir.
Ama Küba’nın 2 numaralı ve üstelik ekonomiden, endüstriden ve
Merkez Bankası’ndan sorumlu “devlet adamı” olarak yaşadıkları
pek bilinmez. Bir kere, siz ömrünüzde hiç molotof kokteyli
izahına girişen veya bazukanın nimetlerinden dem vuran, “Gerilla
Savaşı’nın el kitabı”nı kaleme alan bir “Bakan” gördünüz
mü? Ayrıca dış bankalarla cebelleşmek, polemiklere giren
otoriter bakan rolleri, teorik makaleler, bürokrasiye karşı açtığı
savaş, onun diğer çabaları.. Ama şüphesiz en ilginç tarafı,
karşılıksız, on binlerce saat “gönüllü” olarak çalışması.
Che, çalışanlara yapacakları bu “ilave” eforlar için hiçbir
maddi karşılık verilmesini istemiyordu. Onun için önemli olan
sadece artan bilinç düzeyi ve “manevi tatmin”di! Ayrıca kısa
dinlenme zamanının da yarısını okuyarak geçirirdi. Hem de
bakanın kapısını patisiyle vurarak açan sevgili küçük köpeği
Muralla’yı ihmal etmeden!
Bugün
“Comandante Che”, Küba ekonomisinin ruhunu döndürmeye devam
ediyor. Korda’nın, dostum Perfecto Romero’nun, Salas’ın
fotoğrafları, her duvar, kitap, afiş, hediyelik eşyanın üstünde.
1999’da “Motosiklet Günlükleri”nde Che’nin yol partneri
olan Alberto Granado ile röportaj yapmıştım. Bu sefer ise Sierra
Maestra, Kongo ve Bolivya’da Che ile çarpışmış tek gerilla
olan Harry Villegas’ı, yani “Pombo”yu arayıp buldum.. Che
efsanesi, Küba’da tüm hızıyla sürüyor. Turizm gelirlerinin
ana gücü, onun sert ve romantik bakışlarıyla dönüyor. Bizim
ülke ise, efsanevi devrimcimiz Mustafa Kemal’in değerini her gün
aşağı çekme gayretinde! Fidel, Che ve onca devrimciye örnek
oluşturmuş dev bir liderimiz varken, siyasilerimizden sözde
aydınlarımıza kadar herkes bu ters rekabet içinde yarışıyor!
Castro’nun
ise gerçekten hakkını vermemiz lazım: Ne 57 yıldır önderi
olduğu ülkede, ne de dünyada, Che’nin, efsanevi bir simge haline
gelmesini ve şöhretinin kendisinin önüne geçmesini kıskanmadı!
Tersine hep onu korudu, yüceltti. İşte bunu yapabilen, gerçek
liderdir.
Havana’da
sahaflarda saatlerce kitap aradım, pazarlık becerilerimi test
ettim. Dostum, “resmi Che tarihçisi” Froilan Gonzalez’in
birçok kitabına rastladım. Onun evi, tam bir Che müzesi gibi:
Birçok sanatçının Che resimleri duvarlarda. Ressam Suat
Akdemir’le meşhur Malecon Havana sahil 88bulvarında uzun
yürüyüşler yaptık, dalgaların yola vuruşunu keyifle izledik.
Orada kimseler Türk kafasıyla denizi doldurmaya kalkmamış (!).
Hemingway gibi, Floridita’da Daiquiri, El Bodeguito del Medio’da
mojito içtik. Ülkenin sorunlarını tartışmaya çalıştık. Biz
ne dersek diyelim, Küba onları kendi hız ve mantığında çözecek.
Son üst düzey ziyaretin aslında tek faydası THY’nin bir
İstanbul-Havana hattı açması olabilir. İnanın o “dolmuş”
boş kalmaz! En içten rehberinizi ise buldum bile. Yulia’nın
bilgileri benden!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.