17 Şubat 2015 Salı

ÖZGECAN DRAMI/GERİLLA KİTAPLI “BAKAN” CHE! | Bedri Baykam | 17 Şubat 2015 tarihli makalesi..


Özgecan Aslan’a yapılan alçaklığın hiçbir özrü olamaz. Acısı hep içimizde yaşayacak. Maalesef, Türkiye cinselliği günah, ayıp ve tabu bir namus meselesi olarak görmeye devam ettikçe tecavüzler, katliamlar, ensest, zoofili hep devam edecek. Gerisi, ne yazık ki geçici infial! Bu arada devlet erkanı tepkileriyle gözlerimi yaşarttı! “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün!” diyen Melih Gökçek, “tecavüze uğrayan doğursun, devlet bakar” diyen Adalet Bakanı Recep Akdağ değil miydi? İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur” diye buyurmamış mıydı?
Tecavüzcünün "zaten bakire değildi" lafına indirim veren yargıya ne demeli? Ormanda saldırıp döven ama kızın astım krizi tutup bayılınca tecavüzü “yarım kalan” adama verilen indirim… Saymakla bitmez. “Ruh sağlığı bozulmadı” raporu almanın tecavüzcüye indirim kazandırdığı bir ülkede yaşamıyor muyuz? Bu arada “idam!” diye tepinenlere iki hatırlatmam var: ne yaparsanız yapın, o alçağa o kararı çıkartamazsınız çünkü bir hukuk devletinde yasalar geriye yönelik uygulanamaz. Ayrıca Avrupa’dan uzaklaşmayı göze alırsanız, sonuç kötü sürprizler, yani siyasi idamlar getirir! İki hamle ötesini görmeden, dolduruşa gelmeyin... Çok pişman olursunuz!
Şimdi Küba’ya dönelim. Kübalılar güler yüzlü, nazik ve mutlular. Bir resmimde yazdığı gibi: “Hayatta en güzel şeyler bedava”. Deniz, hava, aşk, güneş, arkadaşlık! Küçük umutlar parasızlığa rağmen ağır basıyor bu insanlarda! Halbuki Erdoğan’la beraber Güney Amerika’ya akın eden işadamlarımızın hedefleri başka: Fırsatlar ülkesi olarak gördükleri Küba’da tavuğa altın yumurtlatmak!
Che Guevara’nın gerilla seferlerini Türk hayranları çok iyi bilir. Ama Küba’nın 2 numaralı ve üstelik ekonomiden, endüstriden ve Merkez Bankası’ndan sorumlu “devlet adamı” olarak yaşadıkları pek bilinmez. Bir kere, siz ömrünüzde hiç molotof kokteyli izahına girişen veya bazukanın nimetlerinden dem vuran, “Gerilla Savaşı’nın el kitabı”nı kaleme alan bir “Bakan” gördünüz mü? Ayrıca dış bankalarla cebelleşmek, polemiklere giren otoriter bakan rolleri, teorik makaleler, bürokrasiye karşı açtığı savaş, onun diğer çabaları.. Ama şüphesiz en ilginç tarafı, karşılıksız, on binlerce saat “gönüllü” olarak çalışması. Che, çalışanlara yapacakları bu “ilave” eforlar için hiçbir maddi karşılık verilmesini istemiyordu. Onun için önemli olan sadece artan bilinç düzeyi ve “manevi tatmin”di! Ayrıca kısa dinlenme zamanının da yarısını okuyarak geçirirdi. Hem de bakanın kapısını patisiyle vurarak açan sevgili küçük köpeği Muralla’yı ihmal etmeden!
Bugün “Comandante Che”, Küba ekonomisinin ruhunu döndürmeye devam ediyor. Korda’nın, dostum Perfecto Romero’nun, Salas’ın fotoğrafları, her duvar, kitap, afiş, hediyelik eşyanın üstünde. 1999’da “Motosiklet Günlükleri”nde Che’nin yol partneri olan Alberto Granado ile röportaj yapmıştım. Bu sefer ise Sierra Maestra, Kongo ve Bolivya’da Che ile çarpışmış tek gerilla olan Harry Villegas’ı, yani “Pombo”yu arayıp buldum.. Che efsanesi, Küba’da tüm hızıyla sürüyor. Turizm gelirlerinin ana gücü, onun sert ve romantik bakışlarıyla dönüyor. Bizim ülke ise, efsanevi devrimcimiz Mustafa Kemal’in değerini her gün aşağı çekme gayretinde! Fidel, Che ve onca devrimciye örnek oluşturmuş dev bir liderimiz varken, siyasilerimizden sözde aydınlarımıza kadar herkes bu ters rekabet içinde yarışıyor!
Castronun ise gerçekten hakkını vermemiz lazım: Ne 57 yıldır önderi olduğu ülkede, ne de dünyada, Che’nin, efsanevi bir simge haline gelmesini ve şöhretinin kendisinin önüne geçmesini kıskanmadı! Tersine hep onu korudu, yüceltti. İşte bunu yapabilen, gerçek liderdir.


Havana’da sahaflarda saatlerce kitap aradım, pazarlık becerilerimi test ettim. Dostum, “resmi Che tarihçisi” Froilan Gonzalez’in birçok kitabına rastladım. Onun evi, tam bir Che müzesi gibi: Birçok sanatçının Che resimleri duvarlarda. Ressam Suat Akdemir’le meşhur Malecon Havana sahil 88bulvarında uzun yürüyüşler yaptık, dalgaların yola vuruşunu keyifle izledik. Orada kimseler Türk kafasıyla denizi doldurmaya kalkmamış (!). Hemingway gibi, Floridita’da Daiquiri, El Bodeguito del Medio’da mojito içtik. Ülkenin sorunlarını tartışmaya çalıştık. Biz ne dersek diyelim, Küba onları kendi hız ve mantığında çözecek. Son üst düzey ziyaretin aslında tek faydası THY’nin bir İstanbul-Havana hattı açması olabilir. İnanın o “dolmuş” boş kalmaz! En içten rehberinizi ise buldum bile. Yulia’nın bilgileri benden!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.