Bu
yazının nedeni, kendi desteğimin CHP’ye yönelecek olmasıyla
ilgili değil. Yıllardır uğraştığımız, mantık ve hukuk dışı
%10 barajı kaldırılmış olsaydı, ben bu yazıyı yazmaz,
seçimleri ilgiyle izler ve hatta sosyalist, yeşil, komünist, milli
merkezci her türlü muhalif ismin parlamentoya girerek ülkenin
yönetim merkezini renklendirmelerine destek verirdim. Demokrasinin
yüz karası olan bu barajdan da, onu koyan ve sürdüren 12 Eylül
zihniyetinden de nefret ediyorum.
AKP’nin
tekrar tek parti iktidarı çıkması ülkenin felaketi olur.
Nedenlerini tekrarlamaya gerek yok. Halkı
Fransız veya Amerikan başkan modelleriyle kandırmaya çalışan ve
tartışılmaz imparatorluk yetkileri isteyen bir Saraylı,
yolsuzluğun üstüne gitmemeye yeminli milletvekilleri, biat etmiş
emir bekleyen bürokratlar ve birilerinin “bir yerinin kılı”
olmayı yeterli gören bir eğitimsiz seçmen kitlesi. Ülkeyi
uçuruma yuvarlamanın tüm aktörleri seçim sonuçlarını tetikte
bekliyorlar...
HDP
TEORİLERİ ÇOK GRİ!
HDP,
“Ben
barajı geçersem, bu benden çok CHP’ye yarar”
söylemini her kanaldan yayıyor. Cihangir aydınları bu söylemi
damardan ısırmış durumda. Herkes CHP’nin değil, HDP’nin
propagandası peşinde. Mantığın özü, HDP barajı aşarsa
CHP’nin AKP karşısındaki oy oranının net artacağı şeklinde
özetlenebilir. Bu teoriye Demirtaş’ın sempatik profili
eklendiğinde, ortaya “yetmez ama evet”ciler benzeri kararlı bir
grup çıkıyor. Umarım yeni bir “pişmanlar ordusu” yaratmayız!
Çünkü...
Söylenecek çok şey var. Mesela matematik teorileri çok yanıltıcı
olabilir. Biraz siyaset konuşalım. HDP barajı aşarsa, AKP’nin
ortağı olması, 276’nın aşılmasına yardım edecek. Peki, o
zaman HDP ve AKP’nin şu anlaşmaya yanaşmayacaklarının bir
garantisi var mı: “Ben
Apo’yu dışarı çıkarırım, sen de beni Başkan yapamasan bile
önümü aç, benim fiili başkanlık şovlarıma karışma, zaten
sonra da belki Apo yerimi alır”.
Ben Demirtaş’ın verdiği sözlere rağmen bunun garantisini
göremiyorum. Gezi olaylarında bile AKP korumacılığına soyunmuş,
Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde ayakta alkışlamış olan
HDP, bunu mu yapmayacak? 2012’de Mardin’de “Başkan
Apo’nun heykelini dikeceğiz”
demiş bir Demirtaş, bu İmralı bağımlılığının getireceği
ödünleri ve bazı bakanlık koltuklarını elinin tersiyle
itebilecek mi? Bir yıldır sürdürdüğü genel Türkiye
söylemleri, etnik-bölgesel siyaseti bıraktığı anlamına mı
geliyor? Ne yazık ki sanmıyorum. Unutmayalım ki bunun için elle
tutulur bir gerekçe yok. HDP, son süratle kendisini Haziran ortası
pazarlık masasına atmaya çalışıyor. Ayrıca diğer
eşbaşkanların da Demirtaş’ın söylemine açık destek
verdiğini pek göremiyoruz. Her an Demirtaş izole edilip, “az
konuşanların” B planına geçilebilir! HDP’nin parlamentoya
girmesinin teröre karşı bir sigorta olabileceği de doğru bir
tespit. Ama CHP’den ödünç istenen oyların kayma limitini kim
tespit edebilir ki? Bence şimdiden karar verenler buna büyük
ihtimalle yetecek. Yeni kararsızların da kayması ise, CHP’yi
gerçek gücünden uzaklaştırır.
CHP’NİN
SOMUT KİTLESEL VAATLERİ
Baykal’ın
CHP’si laikliği fazla savunuyor, pek bir proje üretemiyor diye
eleştiriliyordu. Laikliğin yok olduğu bir Türkiye’de, sırayla
hukuk ve demokrasinin de nasıl öldüğünü zaten yaşadık. Ama
genel söyleme bakarsak, CHP’nin bu sefer hem dar gelirliye, hem
yatırımcıya tutarlı ve somut vaat ve projeler getirdiğini
görüyoruz. Emeklilere 2 maaş ikramiye, asgari ücretin
arttırılması, dar gelirlilere verilen umutlar... Öte yandan
“Merkez Türkiye” projesi, en tutucu işadamlarının bile
ağzının suyunu şimdiden akıtıyor. Seçmen profilinin en tepe ve
en altına umut taşıyan bu atılımı, nerelere gideceği belirsiz
bir HDP sapmasıyla tehlikeye atarak gücünü budamaya değer mi?
HERKES
OY AVCILIĞINA, SOKAĞA!
Seçimlere
5 gün kala, herkes çevresindeki muhalif ve şikayetçi
vatandaşlarla konuşup bu defa sandığa gitmeyen insan sayısının
2-3 misli azalması hedefine yönelmeli, inandığı muhalif parti
adına sokak çalışması yapmalı. Keşke CHP, Vatan Partisi ve
diğer merkez/sol partileri kendi çatısında birleştirseydi de
sağa sola kaçan oyları küçümsemeseydi! Bir ikaz daha: MHP’yi
“muhalif” görenlerin bu partinin geçmiş AKP ilişkileri
şeceresine göz atmalarını ve MHP örgütlerinin “AKP’nin
yeterince muhafazakar olmamasından şikayet ettiklerini”
hatırlamalarını rica edeceğim. Keşke MHP de, “hiçbir
surette, AKP ile pazarlık masasına oturmam”
sözünü yüksek sesle verebilmiş olsaydı! Artık top sizde. Özgür
iradenizle, inandığınız parti için yoğun sokak ve sanal alem
çalışması yapmak, ardından Pazar günü sandıkları canınız
pahasına korumak, yeni vatani göreviniz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.